Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.
- Tom had trouble resolving the situation.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Bu davayı çözmek zor olacak.
- It's gonna be difficult to resolve this case.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Bu davayı çözmek zor olacak.
- It's gonna be difficult to resolve this case.
Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
Daha sıkı çalışmaya karar verdiler.
- They resolved to work harder.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.