Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.
- It's time to resolve this question once and for all.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
O, üniversiteye gitmeye karar verdi.
- She resolved on going to college.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Bu davayı çözmek zor olacak.
- It's gonna be difficult to resolve this case.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.
- Tom had trouble resolving the situation.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.
... And you can see that we resolve the colors and preview ...
... And he was driven to resolve it. ...