requiring little skill or effort, soft

listen to the pronunciation of requiring little skill or effort, soft
İngilizce - Türkçe

requiring little skill or effort, soft teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

easy
rahat

Bu basit sandalye oldukça rahattır. - This easy chair is quite comfortable.

Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız. - Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.

easy
kolay

İngilizce konuşmak kolay değildir. - Speaking English is not easy.

İngilizce konuşmak kolay değildir. - Speaking English isn't easy.

easy
{s} basit

Bu basit sandalye oldukça rahattır. - This easy chair is quite comfortable.

Bu İngilizce roman, bir haftada okunacak kadar basit değil. - This English novel is not easy enough for you to read in a week.

easy
varlıklı
easy
eziyetsiz
easy
sehil
easy
sorunsuz
easy
kolayca

Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı. - Sami always had pills within easy reach.

Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde. - My house is within easy reach of the station.

easy
kolaylıkla

Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir. - The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.

easy
asanlıkla
easy
asan
easy
{s} doğal

Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır. - It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.

Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil. - It is not easy to speak naturally on the radio.

easy
{s} serbest
easy
{s} huzurlu
easy
z., k.dili. kolayca, rahatça
easy
(sıfat) basit, kolay, zahmetsiz, rahat, dertsiz, huzurlu, zevkli, uysal, serbest, doğal
easy
{s} uysal

Aynı anda hem geçimsiz hem de uysal, hem hoş hem de katısın. Ne seninle, ne de sensiz yaşayabilirim. - You are difficult and easy, pleasant and bitter at the same time; I can't live with or without you.

Tom babası kadar uysal görünüyor. - Tom seems as easy-going as his father.

easy
{s} zevkli
İngilizce - İngilizce
easy

The teacher gave an easy test to her students.

requiring little skill or effort, soft