Tom şehrin civarında çok kötü bir üne sahiptir.
- Tom has a very bad reputation around town.
Tom kimsenin tavsiyesi asla dinlemeyen bir üne sahiptir.
- Tom has a reputation of never listening to anybody's advice.
O skandal onun şöhretine mal oldu.
- That scandal cost him his reputation.
O, mükemmel şöhretiyle örnek alınacak bir kişidir.
- He is an exemplary person with an excellent reputation.
Tom, dürüstlüğüyle nam salmıştı.
- Tom acquired a reputation for honesty.
Dedikodu namına zarar verir.
- The gossip hurt his reputation.
Salmonella salgınları ıspanak ithalatçılarının temiz fabrika çalıştırma itibarını lekeledi.
- Salmonella outbreaks blemished spinach importers' reputation for running clean factories.
İtibarına çok dikkat eder.
- He cares a lot about his reputation.
1. Of course Denise is great. I will stake my reputation on her!
2. It may be so, but I wouldn't stake my reputation on it.
... about their net reputation. ...
... laws and regulation, whether it's reputation systems-- you ...