Bu kırık vazo onarılamaz.
- This broken vase cannot be repaired.
Bu sandalyeyi onartmak aşağı yukarı ne tutar?
- About how much would it cost to have this chair repaired?
Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Biz fiyatı 15 dolarda sabitledik.
- We fixed the price at $15.
Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Tamirci onarımın uzun sürmeyeceğini söyledi.
- The mechanic said the repair would not take long.
Sadece gerekli tamiratları yapın lütfen.
- Just do the essential repairs, please.
O, saati onarmak zorundadır.
- He has to repair the clock.
Çamaşır makinesini onarmak mümkün müdür?
- Is it possible to repair the washing machine?
Tamir etmek için radyoyu parçalara ayırdım.
- I took the radio apart to repair it.
Arabayı tamir etmek çok paraya maloldu.
- It cost a lot of money to repair the car.
O benim evin kırık penceresini tamir etti.
- He repaired the broken window of my house.
Sobayı tamir etmesi için bir profesyonel kiraladım.
- I hired a professional to repair the stove.
Herkesin gözleri ona dikildi.
- Everyone's eyes were fixed upon her.
Gözlerini bana dikti.
- He fixed his eyes on me.
Tamir için ödeme yapmak zorunda kalacaksın.
- You're going to have to pay for the repair.
Bu evin çok fazla onarıma ihtiyacı var, onu yıkmak ve yenisini yapmak daha kolay olacaktır.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
Ben eylemlerimi kararlaştırılmış zamanlar için planlamayı tercih ediyorum böylece zamanı yönetebilirim.
- I prefer to plan my activities for fixed times so I can manage my time.
O kırık masayı onardı.
- He fixed the broken table.
Bunu hemen onarmalıydınız.
- You should've fixed it right away.
Saatimi tamir ettirdim.
- I had my watch repaired.
Frenleri tamir ederlerse, arabayı satın alacağım.
- I will only buy the car if they repair the brakes first.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Tamirci onarımın uzun sürmeyeceğini söyledi.
- The mechanic said the repair would not take long.
I repaired your automobile for you.
Tom fixed the broken chair.
- Tom repaired the broken chair.
I had my watch fixed.
- I had my watch repaired.
our annual repair to the mountains.
I heard the visitors repair to their chambers. Jane Eyre, by Charlotte Bronte 1850.
If you look closely you can see the repair in the paintwork.