Tom kendinde inanılmaz suçluluk hissetti.
- Tom felt tremendous guilt.
Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
- He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
Hafif bir suçluluk duygusu olsa da o kendini gülmekten alamadı.
- He could not refrain from smiling, though with a slight sense of guilt.
Tom vicdan azabı çekiyor gibi görünüyor.
- Tom seems to be suffering from a guilty conscience.
Vicdan azabı çekiyorum.
- I have a guilty conscience.
O çalmaktan suçludur.
- He is guilty of stealing.
O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
- I'm afraid he will never admit his guilt.
O cinayetten suçludur.
- He is guilty of murder.
Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.
- The defendant was found not guilty by reason of insanity.
Biz sanık, Tom Jackson'ı suçsuz buluyoruz.
- We find the defendant, Tom Jackson, not guilty.