Kahvaltıdan önce bir yürüyüş canlandırıcıdır.
- A walk before breakfast is refreshing.
Esperanto canlandırıcı bir şekilde farklı.
- Esperanto is refreshingly different.
Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
- The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
O oldukça ferahlatıcı.
- It's quite refreshing.
Bu ferahlatıcı bir değişiklik.
- This is a refreshing change of pace.
Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.
- New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.
O oldukça ferahlatıcı.
- It's quite refreshing.
O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- She looked at the picture to refresh her memory.
Birisi hafızamı yenileyebilir mi?
- Can someone refresh my memory?
Sayfayı yeniledin mi?
- Did you refresh the page?
Fotoğrafla hafızasını tazeledi.
- She refreshed her memory with the photo.
O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- She looked at the picture to refresh her memory.
O, hafızasını tazelemek için resme baktı.
- She looked at the picture to refresh her memory.
Ağustos ayında, iki ay süren teknolojik tazeleme kursum var.
- In August, I have a technological refresher course that lasts two months.
You can save your code, refresh your browser, and see a change instantly. This simple trick turns a lowly web browser into a development environment.