I will live in prosperity.
- Ben refah yaşayacağım.
You need to understand that prosperity doesn't last forever.
- Refahın sonsuza kadar sürmediğini anlaman gerek.
She attended the lecture on social welfare.
- Sosyal refahla ilgili konferansa katıldı.
Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.
She was concerned about the well-being of her brothers.
- O, erkek kardeşlerinin refahı için endişeliydi.
Parents must look after the well-being of the their children.
- Ebeveynler, çocuklarının refahı için bakım yapmalıdır.
The next two years are not expected to be prosperous.
- Gelecek iki yılın refah olması beklenmiyor.