Bir grup bilim adamı deneyi kaydetmek hazır bekledi.
- A group of scientists stood by, ready to record the experiment.
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Tom yarışı kazanamayarak mükemmel sicilini bozdu.
- Tom didn't win the race, ruining his perfect record.
Bir iş adamı olarak iyi bir sicile sahip.
- He has a good record as a businessman.
Bu plaklardan hiçbirini sevmiyorum.
- I don't like any of these records.
Dün gece bazı plakları dinledim.
- I listened to some records last night.
Bu kayıt cihazı yeni değil.
- This tape recorder is not new.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Biyologlar balina aramaları kaydetmek için bir hidrofon kullandı.
- The biologists used a hydrophone to record whale calls.
Onun konuşmasını kaydetmelisin.
- You must record his speech.
Dosya bakanlığa gönderildi.
- The record was sent to the ministry.
Aşağıda verilen boşluğa seri numarasını kaydet.
- Record the serial number in the space provided below.
Konuşmamızı kaydettim.
- I recorded our conversation.
O, üçlü atlamada yeni bir rekor kıracağından emin.
- He is sure to set a new record in the triple jump.
Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
- Tom currently holds the school record for the 100 yard dash.
Yeni bir rekor kırması, onun şöhretini artırdı.
- Setting a new record added to his fame.
Kayıtlarımız henüz ödeme yapmadığınızı göstermektedir.
- Our records show that you haven't paid yet.
İngiltere'de istihdam oranı rekor düzeyde.
- The UK employment rate is at a record high.
Bunu üniversite radyosunda anlatabilirsin. Her şeyden önce onlar aslında kayıtları çalarlar; ikinci olarak onları yanlış hızda çalmaya devam ederler.
- You can tell this is college radio. First of all, they actually play records; secondly, they keep playing them at the wrong speed.
Sami üniversite kayıtlarını tahrif ediyordu.
- Sami was falsifying his university records.
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.
- The conversation was secretly recorded and used as evidence.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
- Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
Tom kayıt yapmayı durdurdu.
- Tom stopped recording.
5. Beethoven'da ki en sevdiğin kayıt nedir?
- What's your favorite recording of Beethoven's Fifth?
Siz beklerken kaydedilmiş bazı müziklerin tadını çıkarabilirsiniz.
- You can enjoy some recorded music while you wait.
Kaydedilmiş sesini dinlerken bir yabancının sesini dinliyormuş gibi hissedersin.
- When you listen to your recorded voice, you get the feeling that you're hearing the voice of a stranger.
Bu konuşmayı kaydediyor musun?
- Are you recording this conversation?
Sami, Leyla'yı kaydediyordu.
- Sami was recording Layla.
Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.
- A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Bir rugby maçını video kasete kaydettim.
- I recorded a rugby game on videotape.
Konuşmamızı kaydettim.
- I recorded our conversation.
Bizi şimdi kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording us right now?
Bunu kaydetmiyor musun?
- Aren't you recording this?
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Belge kayıtları savaşın 1700 yılında patlak verdiğini yazıyor.
- The document records that the war broke out in 1700.
Dan bir ses kaydı ile Linda'nın suçunu kanıtladı.
- Dan proved Linda's guilt with an audio recording.
I still like records better than CDs.
The tourist's photographs and the tape of the police call provide a record of the crime.
The team set a new record for most points scored in a quarter.
I wanted to record every detail of what happened, for the benefit of future generations.
Within a week they had recorded both the song and the video for it.
When the deed was recorded, we officially owned the house.
We have no record of you making this payment to us.
She's signed a three-album deal with a new record label.
When making a tool-assisted speedrun, re-recording is inevitable if you want to attain a good time.
Gavin Ward's tool-assisted speedrun of Sonic 3 & Knuckles has no fewer than 160,027 re-records.
Now, just for the record, you have served time for drug dealing, haven't you?.
Trilobites have an extensive fossil record.
Paleontologists study the fossil record.
When Dick Larkin asked to see his credentials, the inspector not only produced them, but gave the owner's name and the county in which the brand was a matter of record.
His title to the property is of record at the county clerk's office.
The New York Times benefits from being consider a newspaper of record.
He was on record as opposing abortion.
His speech to the analysts was on record.
He had forgotten that his remarks would be on the record.
My PR in the marathon is 5 hours, 52 minutes.
Political donations are a matter of public record; your vote is private, but anyone can see how you donate.
The teacher checked the student's track record for her upcoming meeting.
... refinancing so that folks can get record-low rates. ...
... could be. Like, you don't make an album so that you can get a platinum record to hang ...