Onların bir ideali sabahları kalkmak için bir sebepleri yok.
- They lack an ideal, a reason to get up in the morning.
Onun seni azarlaması için hiçbir sebep yoktur.
- There is no reason for her to scold you.
Şu ya da bu nedenle, onların Fransa'daki tatili onların olmasını umdukları kadar iyi değildi.
- For one reason or another, their holiday in France wasn't as good as they expected it would be.
Onun istifa etmesi için bir neden yok.
- There is no reason why he should resign.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Tom'un şimdi mutlu olmak için iyi bir gerekçesi var.
- Tom now has a good reason to be happy.
Akıllı bir köpek asla sebepsiz havlamaz.
- A smart dog never barks for no reason.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.
- This reasoning is really insane.
O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.
- She allowed that my offer was reasonable.
Mantıklı olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be reasonable.
Bu akıl yürütme ile ilgili temel bir hatadır.
- This is an elementary error of reasoning.
Bu akıl yürütme gerçekten delice.
- This reasoning is really insane.
Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
- You may have good reason to think that your youth is over.
Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.
- It's impossible to reason with a drunk.
Tom kalma sebebi bulmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to find a reason to stay.
Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
- The reason which he gave is hard to understand.
Tom sebebini bilmek istiyor.
- Tom would like to know the reason.
Tom kalma sebebi bulmak için elinden geleni yaptı.
- Tom did his best to find a reason to stay.
İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
- I see no reason to discuss it further.
And the specific distinction between man and beast is now, strictly speaking, no longer reason (the lumen naturale of the human animal) but science….
to reason out the causes of the librations of the moon'''.
to reason down a passion.
I reasoned the matter with my friend.
proof, more or less decisive, for an opinion or a conclusion.
I was promised, on a time, To have reason for my rhyme.
... again. The reason incomes are down is because unemployment is so high. I know what it takes ...
... the reason is if you have to buy fuel fumes breast imaging in a jar like ...