Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
Sen hiç hakiki Macar tas kebabı yedin mi? Hayır ama gerçekten yemek istiyorum.
- Have you ever had genuine Hungarian goulash? No, but I'd really like to.
Hakiki kadınların kıvrımları vardır.
- Real women have curves.
Gerçekten o kadar saf mısın?
- Are you really that gullible?
Gerçekten bu kadar saf değilsin, değil mi?
- You're not really that naive, are you?
x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.
- Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
Buradaki asıl öncelik nedir?
- What's the real priority here?
Sınavlar eğitimin asıl amacına müdahale eder.
- Examinations interfere with the real purpose of education.
Sen Fransa'dayken seni gerçekten çok özlemiştim.
- I really missed you when you were in France.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.
- Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.
Kötü hissediyordum, bu yüzden hastaneye kabul edildim. Fakat bende gerçekten sağlıksız bir şey olmadığı anlaşıldı.
- I felt bad, so I was admitted into the hospital. However, it turned out that there was nothing really wrong with me.
O, yeni pantolon askısı hakkında gerçekten hassas.
- She's really touchy about her new braces.
Tom Mary'nin gerçekten çok samimi olduğunu düşündü.
- Tom thought Mary was really friendly.
Herkes gerçekten samimiydi.
- Everybody was really friendly.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
O gerçekten akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
O konuda cidden üzgünüm.
- I'm real sorry about that.
Benim için Japonca konuşmak cidden kolay.
- It's really easy for me to speak Japanese.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Sahiden mi? Adam, şaka yapıyorsun değil mi?
- Really?! Man, you're kidding right?
Tom yakında hatasının ciddiyetini fark etti.
- Tom soon realized the seriousness of his error.
Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız.
- Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition.
3 yaşındaki çocuğum harbiden sinirlerimi hoplatıyor.
- My 3-year-old is really getting on my nerves.
Avukatlar ve emlakçılar zengin veya iğrençler.
- Lawyers and real estate agents are rich or obnoxious.
Emlakçı, Ginza'daki harcamalarında savurgandı.
- The real estate broker was lavish in his spending in Ginza.
Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum.
- I really don't think so.
Bu cep telefonu hakikaten pahalı.
- This cellphone is really expensive.
Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
- I really look forward to your visit in the near future.
O gerçekten akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
Casus uydular gerçek zamanlı olarak kamyonu takip etti.
- Spy satellites tracked the truck in real time.
Gayrimenkulün aşırı pahalı olduğu görüşüne katılıyorum.
- I agree with the opinion that real estate is overpriced.
Japonya'da gayrimenkul fiyatları anormal bir biçimde artıyor.
- The price of real estate has been rising abnormally in Japan.
Reel sayılar kümesi sayılamazdır.
- The set of real numbers is uncountable.
Casus uydular gerçek zamanlı olarak kamyonu takip etti.
- Spy satellites tracked the truck in real time.
The proximate cause for the balance of payments crises is a contraction in the stock of real money balances.
Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.
- Really? I thought she'd be the last person to get married.
Yaptığına gerçekten minnettarım.
- I really appreciate what you've done.
Çok fazla seçeneğim yok gerçekten, öyle mi?
- I really don't have much choice, do I?
Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?
- Did you just really say that?
Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın.
- You really should eat before you leave.
Çatı mutlaka tamir edilmeli.
- The roof is really in need of repair.
Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz.
- We cannot really predict anything.
Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez.
- No one ever really knows what's going through someone else's head.
Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam.
- I can't really be certain that Tom didn't take the money.
Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak.
- It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.
O emlakçı ile daha düşük bir fiyatı pazarlık etti.
- He negotiated a lower price with the real estate agent.
Tom gerçek bir emlakçı.
- Tom is a real estate agent.
Biri koltuğun altından uzaktan kumandayı çıkarmama yardım edebilir mi? Cidden sıkışmış oraya.
- Can someone help me fish out the remote from under the couch? It's really stuck in there.
Fransızcam cidden o kadar kötü mü?
- Is my French really that bad?
Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor.
- The system here works really well.
Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor.
- Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.
O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
- He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
Bu cep telefonu hakikaten pahalı.
- This cellphone is really expensive.
Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum.
- I really don't think so.
Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır.
- Really? My hobby is reading comics.
Gerçeklikle yüzleşelim!
- Let's face the reality!
O sahiden akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
O gerçek hikayeyi bizden gizliyor.
- He's holding the real story back from us.
Hiç kimse bizim köpekleri niçin sevdiğimizin gerçek nedenini bilmiyor.
- No one knows the real reason why we love dogs.
What is the real GNP of this polity?.
real father or real mother.
You mean you really can't swim?
- Can you really not swim?
They're having a really good time.
- They are having a really good time.
No one has ever seen a real unicorn.
These are real tears!.
Some say he is a real hero.
real property.
This is real leather.
I'm keeping it real.
I am a realistic person.
- I'm a realistic person.
I'm a realistic person.
- I am a realistic person.
George Michael is the real deal—a real blue-eyed soul artist whom you can wholeheartedly get behind, knowing that you'll never be duped or deceived by his lust for commercial success.
Virtual desktops allow you to stretch your screen real estate well beyond its normal size.
This real estate development will provide both residential and retail space.
Even if you pass sqrt an integer, it returns a real number.
Every integer is a real number, but not vice versa.
And again, real-world poker makes demands on a player that Internet poker does not. Stamina, then, is an asset to your play in the real world.
In fact, because the Internet is accessible from almost everywhere in the world, transactions whose real-world analogues would have been restricted to only one or two jurisdictions may potentially be subject to every jurisdiction—this is particularly clear in the case of advertising via a Web site.
He really is a true friend. / Really? What makes you so sure?.
Well, really! How rude.
B: Really?.
B: Really. She's a nightmare.
B: Really.
... We've seen Google move into some physical real world ...
... What is the real issue around our power grids? ...