Under no circumstances will I ever consent to such a travesty.
- Hiçbir koşul altında böyle bir karikatüre asla razı olmayacağım.
They will not consent to your proposal.
- Teklifinize razı olmazlar.
I'll be happy to comply.
- Razı olmaktan mutlu olacağım.
I can't settle for this boring life.
- Bu sıkıcı hayata razı olamam.
Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
- Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
They will not consent to your proposal.
- Teklifinize razı olmazlar.
I doubt that Tom will consent to do that.
- Tom'un bunu yapmaya razı olduğundan kuşku duyuyorum.
Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
- Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
I interpreted his silence as consent.
- Sessizliğini razı olmasına yordum.
He consented to help the old lady.
- Yaşlı bayana yardımcı olmaya razı oldu.