I can't settle for this boring life.
- Bu sıkıcı hayata razı olamam.
Why settle for a Kia when you can clearly afford an Audi?
- Bir Audi'ye paran rahat yeterken, bir Kia'ya neden razı olasın?
Under no circumstances will I ever consent to such a travesty.
- Hiçbir koşul altında böyle bir karikatüre asla razı olmayacağım.
Next week I'll consent to be back to the dentist.
- Gelecek hafta diş hekimine geri dönmeme razı olacağım.
He finally consented to our plan.
- Sonunda planımıza razı oldu.
She consented to take the blame.
- Suçu üstlenmeye razı oldu.