Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.
- Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide.
Akbabalar tarafından gagalanan ölü bir geyik, diğer hayvanlar tarafından kısmen yenilmiş kalır, o tür çürümüş ete leş denir.
- A dead deer being pecked by vultures, remains partly eaten by other animals, that sort of rotten meat is called 'carrion'.
O, prensiplerine sadık kalıyor.
- He remains loyal to his principles.
Sorun çözülmeden kalır.
- The problem remains to be solved.