range teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- menzil
- silsile
Dağ silsilesinin adı nedir?
- What's the name of the mountain range?
O, bu dağ silsilesinde tek şelaledir.
- It's the only waterfall in this mountain range.
- çeşitlilik
- aralık,v.değiş: n.menzil
- menzilini bulmak ayarlamak
- {i} sıra
İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
- Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
- (Bilgisayar) değer kümesi
- {i} alan
Onun araştırması geniş bir alanı kapsar.
- His research spans a wide range of fields.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
- {i} dizi
- {f} sıralamak
- {f} sıralanmak
- {i} otlak
- atım
- dağılım genişliği
- (Gıda) dağılım aralığı
- (Askeri) hareket sığası
- (Bilgisayar) alt ve üst sınırlar arası
- ara
Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
- Prices range from one to five dollars.
Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.
- The students range in age from 18 to 25.
- mera
- (Bilgisayar) yayılma aralığı
- hare
- kuzina
- (Çevre) yayılım alanı
- yayılma alanı
- alt-üst sınır
- aralığı
Öğrencilerin yaşı 18 ile 25 aralığındadır.
- The students range in age from 18 to 25.
x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.
- Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.
- menzilini bulmak
- atış uzaklığı
- dizilmek
- dağ silsilesi
Dağ silsilesinin adı nedir?
- What's the name of the mountain range?
O, bu dağ silsilesinde tek şelaledir.
- It's the only waterfall in this mountain range.
- (dağlar) sıra oluşturmak
- el
- dizi oluşturmak
- atış alanı
- derece
Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.
- Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer.
- cins
- gezinmek
- dizmek
- {f} değiş
Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.
- In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius.
Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.
- Prices range from one to five dollars.
- arasında değişmek
- sınıf
- takım
- erim
- arasında olmak
- tür
- (over/through ile) dolaşmak
- meydan
- mutfak ocağı
- kavrama
- set
- menzili ...olmak
- /vb.farkı
- saha
- sıraya koymak
- sıra olmak
- göz ya da ses erimi
- {f} nişan almak
- anlayış gücü
- hız
- poligon
- dağılım
- Görüntü kümesi
cos(x) fonksiyonunun görüntü kümesi [-1,1] dir.
- Yelpaze, çeşitlilik
- aralık
İnsan gözü görülebilir aralık dediğimiz çok dar ışık aralığı hariç neredeyse tüm elektromanyetik spektrum için kördür,
- The human eye is blind to nearly the entire electromagnetic spectrum, except for the very narrow range of light that falls in what we call the visible range.
Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.
- Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range.
- kurmak uzanmak
- (Askeri) (TRANSPORT VEHICLE) MENZİL (ULAŞTIRMA ARAÇLARI): Bir aracın, depolarında mevcut ve araç teçhizatının bir kısmı olarak normal şekilde beraberinde taşıdığı bidonlardaki yakıtı kullanarak nominal ticari yükle bir karayolu üzerinde katettiği mil hesabıyla mesafe. Ayrıca bakınız: "range"
- {f} sürtmek
- {f} erimi olmak
- dağılmak
- {f} sıralı olmak
- classify
- {f} sınıflandırmak
- range from
- (Bilgisayar) aralık
- range move
- (Bilgisayar) aralık taşıma
- range over
- bot
- range resolution
- uzaklık çözünürlüğü
- range rod
- jalon
- range finder
- telemetre
- range indicator
- menzil göstergesi
- range interlock circuit
- menzil bağlantı devresi
- range light
- menzil ışığı
- range of mountains
- sıradağ
- range of mountains
- dağ silsilesi
- range over
- gezinmek
- range over
- dolaşmak
- range pointer
- menzil işaret edicisi
- range pole
- gözlem çubuğu
- range pole
- jalon
- range rate
- menzil oranı
- range rate information
- menzil oran bilgisi
- range strobe
- menzil stroboskop
- range through
- dolaşmak
- range through
- gezinmek
- range changing device
- aralığında değişen cihaz
- range from
- yayılmak
- range from
- sınıflandırmak
- range height indicator
- menzil yükseklik göstergesi
- range hood
- Davlumbaz; ocak veya fırın üzerindeki dumanı toplayıp bacaya veren havalandırma
- range in
- Aralıktaki
- range independence
- menzil bağımsızlığı, değer aralığı bağımsızlığı
- range of accommodation
- en az kırıcılıkla görüntülenen iki cisim
- range of motion
- hareket açıklığı
- range of value
- değer seviyesi
- range of variables
- değişkenlerin değer kümesi
- range-fed
- Otlak alanda beslenmiş, merada beslenmiş
The bulk of commercial livestock is not range-fed but stall-fed.
- range adjustment
- (Askeri) MESAFE TANZİMİ: Vuruş veya paralanmanın mesafeye göre hedef üzerinde bulunması için atiş esaslarında birbiri arkasından yapılan değişiklikler
- range angle
- (Askeri) BOMBA SALIŞ AÇISI: Bak. "dropping angle"
- range board
- (Askeri) MESAFE LEVHASI: Bak. "range correction board"
- range calibration
- (Askeri) MESAFE AYARI: Bir radar cihazının "hedef üzerine" geldiği zaman doğru mesafeyi gösterecek şekilde ayarlanması
- range camera
- erim kamerasi, derinlik olcen kamera
- range card
- (Askeri) HEDEF NOKTALAMA PLANI: Ateş altındaki bölgede bulunan hedeflerin ve diğer önemli noktaların mesafe ve istikametleri kaydedilmiş küçük plan. Ayrıca bakınız: "range indicator"
- range check
- aralık kontrolü
- range column chart
- (Askeri) SERİ SÜTUNLU GRAFİK, SERİ SÜTUN GRAFİĞİ
- range condition
- (Tarım) otlak durumu
- range copy
- (Bilgisayar) aralık kopyalama
- range correction
- (Askeri) MESAFE DÜZELTMESİ: Hava şartları cephane ve diğer anormal sebeplerden ileri gelen mesafe sapmalarını dikkate olmak üzere atış esaslarında yapılması gerekli değişiklikler
- range correction board
- (Askeri) MESAFE DÜZELTME LEVHASI: Bir topa uygulanacak düzeltme miktarlarını mekanik olarak hesaplamaya yarayan alet. Bu aletle elde edilen düzeltme, hava ve cephane değişiklikleri gibi bütün anormal şartları dikkate alır ve (ballistic correction) olarak bilinir
- range corrector setting
- (Askeri) MESAFE DÜZELTME MİKTARI: Bir kestirme aleti mesafe kadranında kullanılmadan önce ayarlanması gereken derece
- range deflection fan
- (Askeri) PLAN YELPAZESİ, PLAN MÜŞİRİ: Bak. "range deflection protractor"
- range deflection protractor
- (Askeri) MESAFE YAN MİNKALESİ: Mesafeyi ve yan açısını ölçmeye yarayan bir alet
- range determination
- (Askeri) MESAFE TAYİNİ: Top ile hedef arasındaki mesafeyi bulma işlemi. Bu işlem genel olarak topla ateş etmek, mesafe ölçme aleti kullanmak veya plandan ölçülmek suretiyle yapılır
- range deviation
- (Askeri) MESAFE SAPMASI, MESAFE İNHİRAFI: Bir merminin hedefe nazaran kısa veya uzun gittiği mesafe. Buna (longitudinal deviation) veya (vertical deviation) de denir
- range difference
- (Askeri) MESAFE FARKI: Herhangi iki noktadan üçüncü bir noktaya olan mesafeler arasındaki fark; özellikle bir hedefin iki ayrı topa olan mesafesi
- range disk
- (Askeri) MESAFE DİSKİ: Topa mesafeyi bağlamaya yarayan ve topun yükseliş tertibatına mekanik olarak bağlı bulunan taksimatlı disk. Bu diskte genel olarak mesafe metre yükseliş derece taksimatlıdır
- range disk
- (Askeri) mesafe diski
- range dispersion diagram
- (Askeri) UZUNLUĞUNA DAĞILMA DİKDÖRTGENİ: Aynı esaslarla atılan ve uzunluğuna dağılma şeklindeki sekiz bölgeden herbirine düşecek atımların muhtemel yüzdesini gösteren diyagram
- range drum
- (Askeri) menzil tamburası
- range drum
- (Askeri) MESAFE TAMBURASI: Top yükseliş tertibatına mekanik şekilde bağlı bulunan ve mesafe bağlamaya yarayan silindir tipi taksimatlı gösterge
- range drum
- (Askeri) mesafe tamburası
- range error
- (Askeri) MESAFE HATASI: Belirli bir mermi wruş noktasının mesafesi ile aynı esaslar dahilinde atılmış bir atım grubu orta vuruş noktasının mesafesi arasındaki fark
- range estimation
- (Askeri) Mesafe tahmini
- range estimation
- (Askeri) MESAFE TAHMİNİ: Bir hedefe veya herhangi bir cisme olan mesafenin telemetre veya başka bir alet kullanmadan gözle tahmini
- range far
- geniş kapsamlı olmak
- range finder
- (Askeri) TELEMETRE: Bir hedefin silaha olan mesafesini bulmak için yararlanılan optik cihaz, Stereoskopik telemetre ile intibaklı telemetre (coincidence range finder) bu maksatla herzaman kullanılan iki tiptir
- range finder
- {i} uzaklıkölçer
- range fire
- (Tarım) mera yangını
- range flag
- (Askeri) atış flaması
- range flag
- (Askeri) alış flaması
- range flag
- (Askeri) ATIŞ FLAMASI: Atışın yapılmakta olduğunu belirtmek üzere, bir atış yerine veya yakınına atış esnasında dikilen kırmızı bayrak
- range guard
- (Askeri) EMNİYET NÖBETÇİSİ: Atış yapılırken atış yerine kimsenin yaklaşmaması için dikilen nöbetçi
- range house
- (Askeri) ATIŞ MEYDANI BİNASI: Bir atış yerinde içinde depo ve bazende bürolar bulunan bina
- range image
- uzaklik imgesi, erim imgesi
- range improvement
- (Tarım) mera ıslahı
- range independence
- (Bilgisayar,Teknik) menzil bağımsızlığı
- range indicator
- (Askeri) MESAFE KARTI: Atış noktasından hedefe olan mesafeyi metre olarak gösteren ve hedefli atış eğitiminde kullanılan kart. Mesafe kartları atış noktalarının atıcıya olan mesafelerini göstermek üzere manzara hedefindeki ilgili noktalara iliştirilir
- range inventory
- (Tarım) mera envanteri
- range k
- (Askeri) mesafe k emsali
- range k
- (Askeri) MESAFE K EMSALİ: Toplam mesafe düzeltmesinin (metre cinsinden) plan mesafesi binler adedine (enyakın yüzmetreye yuvarlanmış olarak) bölünmesinden elde edilen emsal olup, mesafe düzeltmelerini bulmakta kullanılır
- range ladder
- (Askeri) ATIŞ ÇATALI: Deniz topçusunda, top ateşinin, arka arkaya yapılan gruplarla tanzimi usulü. Bu usulde atışlar bile bile uzun veya kısa bir menzille başlar ve peş, peşine yapılan gruplarla, hedefe isabet sağlanıncaya kadar, ufak ve eşit mesafe düzeltmeleri uygulanır
- range land
- (Tarım) hayvan otlatılan arazi
- range marker
- (Askeri) MENZİL İŞARETLEYİCİSİ: Bir radyal skopun zaman safhasına verilen tek bir kalibrasyon sinyali. Zaman safhasının plan mevki gösterge skopunda bir devir olarak tek sinyalleri gösterir
- range markers
- (Askeri) PİLOTAJ İŞARETLERİ: Dik vaziyette çakılmış ve geceleri ışıklandırılabilen iki işaret direği. Bu işaretler bir hizaya getirildiği zaman gösterdiği istikamet pilotajda yardımcı olur. Amfibi harekatta çıkarma gemileri veya araçlarının kıyıya yaklaşmasında yardımcı vasıta olarak kullanılabilirler
- range measurement
- erim olcumu, uzaklik olcumu
- range name
- (Bilgisayar) aralık adı
- range of a function
- islevin deger kumesi
- range of accommodation
- (Biyoloji) en az kırıcılıkla görüntülenen iki cisim arasındaki uzaklık
- range of accommodation
- en az kırıcılıkla görüntülenen iki cisim arasındak
- range of cells
- hücre erimi
- range of influence
- (Çevre) tesir mesafesi
- range officer
- (Askeri) BATARYA SUBAYI: Bir bataryada; yer ölçme kısmına ve atış bataryasının yaptığı işlere nezaret eden topçu subayı. Buna (gunnery officer) da denir
- range on
- (Askeri) Uygun menzili bulmak
- range oneself on the side of
- yanında yeralmak
- range oneself on the side of
- tarafına geçmek
- range oneself with
- tarafına geçmek
- range oneself with
- yanında yeralmak
- range pole
- (Askeri) hizalama çubuğu
- range pole
- (Askeri) NİŞAN ŞAHISI: Ölçmecilerin, bir noktayı ilerdeki başka bir noktadan gözetliyebilmeleri için o noktaya diktikleri taksimatlı direk. Buna (ranging pole) da denir
- range practice
- (Askeri) DERS ATIŞI: Bir atış yerinde fiilen yapılan ve nişancılık hazırlık eğitiminden farklı olan atış. Ayrıca bakınız: "target practice"
- range probable error
- (Askeri) MESAFECE İHTİMALİ İNHİRAF: Bir topun menzilinde çok defa aşılması beklenebilecek hata. Mesafece muhtemel hata, topa ait atış cetvellerinde gösterilmiştir ve topun atış sıhhati hakkında bir ölçü olarak kabul edilebilir. Ayrıca bakınız: "error probable"
- range quadrant
- (Askeri) MESAFE KADRANI: Bir topun tevcihinde yükseliş açısını bağlamak için kullanılan alet
- range rake
- (Askeri) mesafe t aleti
- range rake
- (Askeri) MESAFE T ALETİ: Üst yatay kolunda ağaç çiviler bulunan "T" şeklinde bir alet. Ağaç çivilerden "T" nin kaidesine çekilen doğrular arasında belirli bir açı teşekkül eder. Bir yan gözetleyici bu alet ile bakarak mesafece sapmayı açı cinsinden kolayca bulabilir
- range resolution
- (Askeri) MESAFE AYIRMA KABİLİYETİ: Bir radar cihazının aynı istikamette, fakat antenden değişik mesafedeki iki cismi ayırtetme kabiliyeti. Bu husus esas itibariyle kullanılan pals uzunluğu ile tayin edilir
- range resolution
- (Nükleer Bilimler) ayırd edebilme aralığı
- range scale
- (Askeri) MESAFE ISKALASI: Bir topun nişangahı veya kundağı üzerinde topun yüksekliğini gösteren taksimatlı çizelge
- range section
- (Askeri) BATARYA KITASI: Bir bataryada, toplara ait gözetleme mesafe tayini ve muhabere işlerini yapmakla görevli personel
- range section
- (Askeri) batarya kıtası
- range sensing
- (Askeri) MESAFE KIYMETLENDİRMESİ: Bir merminin, mesafece vuruş veya paralanma noktasını gözetleme ve bunu isabet (hit), uzun (over), kısa (short), kayıp (lost), şüpheli (doubtful) vesaire şeklinde haber verme işlemi. Mesafe kıymetlendirmesi, mesafelerin sıhhatli olarak tahminini içine almaz
- range setting
- (Askeri) MESAFE BAĞLAMA: Bildirilen mesafe ve yükseliş açılarını top üzerinde bağlama işlemi
- range spotting
- (Askeri) ATIMIN MESAFECE GÖZETLENMESİ: Atımların paralanma veya vuruş noktalarının hedefe nazaran uzun veya kısalığını tespit için yapılan gözetleme işlemi
- range spread
- (Askeri) MESAFE YAYMASI: İki veya daha fazla birliğin ortalama vuruş, noktasının top-hedef hattında 100 m ara ile olmasını sağlamak amacıyla kullanılan bir teknik
- range station
- (Askeri) TELSİZ RENÇ İSTASYONU: Bak. "radio range station"
- range table
- (Askeri) MESAFE CETVELİ, MESAFE TABLOSU: Çeşitli şartlar altında bir topun mesafelere tekabül eden yükselişlerini verecek şekilde hazırlanmış çizelge. Bu çizelge atış cetvellerinin bir kısmıdır
- range title
- (Bilgisayar) aralık başlığı
- range transmission
- (İnşaat) hız transmisyonu
- range up
- üst seviyeye genişlemek
- range up
- üst limitlere yükselmek
- range wind
- (Askeri) MESAFE RÜZGARI: Gerçek rüzgarın atış hattından geçen dikey düzlemdeki yatay kısımdır
- range wind
- (Askeri) mesafe rüzgarı
- radar range
- radar menzili
- radar range knob
- radar menzil düğmesi
- radar detection range
- (Askeri) RADAR YAKALAMA MENZİLİ
- radar range
- radar erimi
- radar range finder
- radyo telemetre
- radio range
- (Askeri) RADYO RENÇ: Hava seyrüseferine yardımcı vasıta olarak kullanılan radyo renç istasyonu ile bu istasyona bağlı radyofarlar ve telsizle istikamet verme cihazları dizisi. Ayrıca bakınız: "directional radio range"
- radio range beacon
- (Askeri) RADYO RENÇ FARI: Uçaklara yol göstermek için telsiz dalgaları demeti yayınlayan göndermeç. Buna "beacon" da denir
- radio range finding
- (Askeri) TELSİZLE MESAFE BULMA: Bir nesnenin uzaklığının aynı veya başka dalga boyunda tekrar gönderilen ya da bağımsız yansıtılan kendi telsiz yayınları vasıtasıyla belirlendiği telsiz mevkii
- radio range station
- (Askeri) TELSİZ MESAFE İSTASYONU: Telsiz eşit-sinyal bölgeleri temin eden hava telsizle seyrüsefer hizmetindeki bir telsiz seyrüsefer kara istasyonu. Bazı durumlarda telsiz mesafe istasyonu bir gemiye yerleştirilebilir
- Time range
- Zaman aralığı
- a whole range of something
- Birşeyin tamamı
- close range photogrammetry
- Yakın mesafe fotogrametrisi
- free range egg
- Açık alanda yemlenmiş tavuk yumurtası
- a wide range of
- çok çeşitli
- a wide range of
- çok sayıda
- classify
- {f} sınıflamak
- long range
- uzun vadeli
- wide range of
- geniş bir yelpazede
- wide range of
- çok çeşitli
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Çok çeşitli konular tartıştık.
- We discussed a wide range of topics.
- wide range of
- çok sayıda
- rang
- çal
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Telefon çaldığında, ben televizyon izliyordum.
- I was watching TV when the telephone rang.
- a wide range of
- çok kapsamlı
- adjustment range
- ayar aralığı
- all pages in range
- (Bilgisayar) aralıktaki tüm sayfalar
- audio range
- işitilebilir sıklık erimi
- boiling range
- (Kimya) kaynama aralığı
- burst range
- (Askeri) paralanma mesafesi
- cell range
- (Bilgisayar) hücre aralığı
- cell range
- (Bilgisayar) göze aralığı
- classify
- kategorilere ayırmak
- classify
- (Askeri) gizlilik derecesi vermek
- classify
- sınıflandırma yapmak