I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
I'd like to invite you to my favourite café. It’s a nice, relaxing place with a good vibe.
- Seni en sevdiğim kafeye davet etmek istiyorum. O, rahatlatıcı bir ortamı olan güzel bir yer.
Tom and Mary spent a relaxing week on a houseboat.
- Tom ve Meryem yüzen evde rahatlatıcı bir hafta geçirdiler.
I don't find that comforting.
- Onu rahatlatıcı bulmuyorum.
That's a comforting thought.
- Bu rahatlatıcı bir düşünce.