I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
Tom and Mary spent a relaxing week on a houseboat.
- Tom ve Meryem yüzen evde rahatlatıcı bir hafta geçirdiler.
Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
- Portakal çiçekleri rahatlatıcı bir etki ve hoş bir kokuya sahiptir.
I don't find that comforting.
- Onu rahatlatıcı bulmuyorum.
That's a very comforting thought.
- Bu çok rahatlatıcı bir düşünce.