Tekneler dün gece yarışıyorlardı.
- Boats were racing last night.
Bütün parasını at yarışına harcamayacak kadar akıllı.
- He knows better than to spend all his money on horse racing.
Tom on üç yaşında yarışmaya başladı.
- Tom started racing at the age of thirteen.
Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
- Do you seriously want to race me?
Dünyada birçok farklı ırk vardır.
- There are many different races in the world.
Atom bombaları insan ırkı için bir tehlikedir.
- Atomic bombs are a danger to the human race.
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
- Before the race, the runners have to warm up.
Bakın, benim sahip olduklarım sadece bu iki kale, yüz hektar arazi, altı araba, dört yüz baş sığır ve yirmi koşu atı...
- You see, I've got only these two castles, one hundred hectares of land, six cars, four hundreds heads of cattle and twenty racer horses...
Amerika Birleşik Devletleri, aya yarışı kazandı.
- The United States had won the race to the moon.
Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
- Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
İnsan ırkı bile bir gün soyu tükenmiş olacak.
- Even the human race will become extinct one day.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
Tom da at yarışını sever.
- Tom also likes horse racing.
Hatoyama at yarışında kumar oynayarak ailesini desteklediğini söylüyor.
- Hatoyama says that he supports his family by gambling on horse racing.
Bu bir at yarışı gibi.
- It's like a horse race.
Hiç bir at yarışı görmeye gittin mi?
- Have you ever gone to see a horse race?
Köpek yarışını izlemekten hoşlanırım.
- I enjoy watching dog racing.
O, kayak yarışlarında mücadele ediyor.
- He competes in ski races.
Tom'un hayatta büyük bir hırsı vardı. O bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
- Tom had one big ambition in life. That was to become a race car driver.
Tom'un hayatta büyük bir tutkusu bir yarış arabası sürücüsü olmaktı.
- Tom's one big ambition in life was to become a race car driver.
İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
- Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
auto-racing participant.
automobile-racing participant.
motor-racing participant.
Race was a significant issue during apartheid in South Africa.
Her heart was racing as she peered into the dimly lit room.
The Native Americans colonized the New World in several waves from Asia, and thus they are part of the same Mongoloid race.
Recent developments in artificial intelligence has brought about a new race of robots that can perform household chores without supervision.
... I don't know if you remember the little slot car racing ...
... LARRY PAGE: All right, so we got a few racing up. ...