rüşvet

listen to the pronunciation of rüşvet
Türkçe - İngilizce
bribery

His acceptance of the present was regarded as bribery. - Onun hediyeyi kabul etmesi rüşvet olarak kabul edildi

She was accused of bribery. - O rüşvet almayla suçlandı.

bribe

It was very sensible of him to reject the bribe. - Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı.

Bribes are something that arises in conjunction with power organizations. - Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.

corruption

Many politicians were accused of corruption, voter fraud and theft of public money. - Birçok siyasetçi rüşvet, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasının çalınması ile suçlandı.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

graft
pie
backhander
palm grease
bribe; bribery
douceur
(Hukuk) bribery SSSS
boodle
palm oil
payola
sop

It's a sop to Cerberus. - Bu bekçiye bir rüşvettir.

inducement
kickback
payoff
(Argo) hush money
commercial bribery
bribes

He admitted he had taken bribes. - O, rüşvet aldığını itiraf etti.

Bribes are something that arises in conjunction with power organizations. - Rüşvet güç örgütleri ile birlikte ortaya çıkan bir şeydir.

rakeoff
sugarplum
rüşvet alan
venal
rüşvet vermek
bribe

Tom has been accused of bribery. - Tom rüşvet vermekle suçlandı.

rüşvet alma
venality
rüşvet almak
to accept a bribe, take a bribe
rüşvet almak
to accept a bribe
rüşvet almış
bribed
rüşvet alır
corruptible
rüşvet fonu
slush fund
rüşvet veren
briber
rüşvet veren kimse
grafter
rüşvet verilebilir
bribable
rüşvet verme
inducement
rüşvet verme
bribery

Tom has been accused of bribery. - Tom rüşvet vermekle suçlandı.

rüşvet verme
spoils system
rüşvet vermek
to bribe, give a bribe
rüşvet vermek
grease
rüşvet vermek
to bribe, to square, to buy sb off, to grease sb's palm
rüşvet vermek
fix
rüşvet vermek
corrupt
rüşvet vermek
give a bribe
rüşvet vermek
graft
rüşvet vermek için toplanan para
slush fund
rüşvet yeme
malversation
rüşvet yemek
to take a bribe
rüşvet yememe
incorruptibility
rüşvet yememe
incorruption
rüşvet yemez
incorruptible
rüşvet yemez
unbribable
rüşvet çarkı
spoils system
rüşvet vermek
grease one's palm
rüşvet vermek
square
rüşvet vermek
bribe into
rüşvet vermek
administer bribe
rüşvet vermek
grease somebody's palm
rüşvet vermek
grease smb's palm
rüşvet vermek
(Dilbilim) buy off
rüşvet vermek
buy somebody off
rüşvet ver
{f} bribe

They attempted in vain to bribe the witness. - Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.

Are you attempting to bribe me? - Bana rüşvet vermeye mi kalkışıyorsun?

rüşvet ver
pay a bribe to
rüşvet ver
bribe into
rüşvet vermek
grease sb's palm
rüşvet vermek
kick back
rüşvet vermek
pay bribe
rüşvet vermek
oil smb.'s palm
rüşvet vermek
cross smb.'s hand
rüşvet vermek
oil one's hand
rüşvet vermek
oil one's palm
rüşvet vermek
grease smb.'s palm
rüşvet vermek
grease the palm
Türkçe - Türkçe
Yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık veya çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar: "Bu zat rüşvetin, hediyenin korkunç bir düşmanıymış!"- Ö. Seyfettin
(Osmanlı Dönemi) Kanunen bir iş gördürmek gayesi ile vazifeli olan kimseye, gayr-i meşru olarak verilen para vesâir menfaat ve fayda
Yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık veya çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar
bırtıl
(Hukuk) MUSUNAA
musanea
algı
(Osmanlı Dönemi) BÜRTULE
rüşvet güverte
(Denizcilik) Yolcu gemilerinde filikaların üzerine oturtulduğu kalastraların bulunduğu güverte
rüşvet