Tom sessizce elbiselerini giydi ve ayak uçlarına basarak odadan çıktı.
- Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.
Tom ve Mary birkaç dakika önce mutfakta sessizce konuşuyorlardı.
- Tom and Mary were talking quietly in the kitchen a few minutes ago.
Tom yavaşça kapı kolunu çevirdi ve sessizce odaya girdi.
- Tom slowly turned the doorknob and entered the room quietly.
Tom mikrofona yavaşça konuştu.
- Tom spoke quietly into the microphone.
Sadece biraz barış ve sessizlik istiyorum.
- I just want some peace and quiet.
Tom sadece biraz huzur ve sessizlik istedi.
- Tom just wanted some peace and quiet.
İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
- The two sisters lived very quietly.
Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.
- The mother was quieting her crying baby.
Tony yeşil alanlar ve küçük, sessiz köyler gördü.
- Tony saw green fields and small, quiet villages.
Biz kırda sessiz bir gün geçirdik.
- We spent a quiet day in the country.
Tom sessiz, nazik ve saygılıydı.
- Tom was quiet, polite and respectful.
Sessiz olmamı istiyorsan, sadece iste.
- If you want me to be quiet, just ask.
Karım ve ben sadece sessizce eve gitmek istiyoruz.
- My wife and I would just like to go home quietly.
Bütün istediğim huzur ve sessizlik.
- All I want is peace and quiet.
Biraz huzur ve sessizlik isterim.
- I would like some peace and quiet.
Mary sessiz ve mütevazi bir genç kadındı.
- Mary was a quiet and unassuming young lady.
Gece vakti bile olsa, artık sessiz ve huzurlu değil.
- Even at nighttime, it was not quiet and peaceful any more.
Bu orman sakin ve huzurlu.
- This forest is quiet and peaceful.
Tom sessizce elbiselerini giydi ve ayak uçlarına basarak odadan çıktı.
- Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.
Lütfen kapıyı sessizce kapat.
- Please close the door quietly.
Bu, sessiz bir tatil arayanlar için mükemmel bir yer.
- This is the perfect place for those who seek a quiet vacation.
Ben, dağlarda sessiz bir tatil umuyordum.
- I anticipated a quiet vacation in the mountains.
Tom uslu durmamı söyledi.
- Tom told me to keep quiet.
Tom ve ben uslu durduk.
- Tom and I kept quiet.
Tom ve Mary tüm yaygarayı önlemek için gizlice evlenmek istiyordu.
- Tom and Mary wanted to get married on the quiet to avoid all the hullabaloo.
Başkalarını rahatsız etmemek için sessizce çalışın.
- Work quietly lest you disturb others.
the sea was quiet; a quiet night at home; all quiet on the Western front.
I can't hear the music, it is too quiet.
We need a bit of quiet before we can start the show.