Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
- She quickly went up the stairs.
O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.
- He acted quickly and put out the fire.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
- We will all die, some quickly, others will take their time.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
- Tom climbed up the ladder as quickly as he could.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Umarım İspanyolcam hızlıca gelişir.
- I hope my Spanish improves quickly.
Yiyecekler sıcak havada hızlıca bozulur.
- Food spoils quickly in hot weather.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
İngiltere ile anlaşmayı onaylamak için Senato hızlı davrandı.
- The Senate acted quickly to approve the treaty with Britain.
Koşabildiğim kadar hızlı koştum.
- I ran as quickly as I could.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
O, elleriyle hızlıdır.
- He's quick with his hands.
Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
- My elder brother finished his homework very quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
Hızlı hareket etmek zorundasın.
- You must move quickly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
- The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
Çabucak hazırlanmalısın.
- You must get ready quickly.
My father is old but he still has a quick wit.
That was a quick meal.
He's a quick runner.
Is black with grief eternal for thy sake.
Come here, quick!.
She was quick with child.
You have to be very quick to be able to compete in ad-lib theatrics.
... MR. LEHRER: All right. So, to finish quickly, briefly, on the economy, what is your view ...
... that list so that users would be guided fairly quickly to ...