Yürümek taksiye binmekten daha hızlı olacaktır.
- It'll be quicker to walk than to take a taxi.
Hangisi daha hızlı bir taksi mi yoksa metro mu?
- Which is quicker, a taxi or the subway?
Hangisi daha hızlı bir taksi mi yoksa metro mu?
- Which is quicker, a taxi or the subway?
Benden daha hızlısın.
- You're quicker than me.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- Care aged him quickly.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
O, elleriyle hızlıdır.
- He's quick with his hands.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
- Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
O hızla merdivenlerden yukarı gitti.
- She quickly went up the stairs.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.
- The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver.
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
Çabucak hazırlanmalısın.
- You must get ready quickly.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
My father is old but he still has a quick wit.
That was a quick meal.
He's a quick runner.
Is black with grief eternal for thy sake.
Come here, quick!.
She was quick with child.
You have to be very quick to be able to compete in ad-lib theatrics.
... We're trying to help that happen quicker. ...
... quicker saving hundreds of millions of people a few ...