quick teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- süratli
- hızlı
Hızlı bir kahvaltı yaptım.
- I had a quick breakfast.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
- çabuk
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
- {s} hızla
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
- {i} can evi
- (Gıda) çabuk anlayan
- çevik
- atik tetik
- kavrayışlı
- çabuk kavrayan
- anlayışlı
- çabuk parlayan
- süratle
- çabucak
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
- ateşli
- zeki
- tırnak altındaki duyarlı et
- tez
- hemen
Çoğu insan hızla yer ve yiyecek hemen yok olur.
- Most folks ate very quickly and the food soon disappeared.
İtfaiyeciler yangını hemen söndürdüler.
- The firemen quickly extinguished the blaze.
- (Tıp) Özellikle tırnaklar altındaki hassas et
- {s} kıvrak
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
- Tom is quick-witted, isn't he?
O kıvrak zekalı bir adam.
- He is a quick-witted man.
- {s} alevli (ateş)
- {s} çabuk, hızlı: as quick as I can elimden geldiği kadar çabuk. quick returns çabuk gelen kazanç
- (Tıp) canlı, diri, zinde, sıhhatli
- {s} madenli
- {i} tırnak altındaki hassas et
- diri
- quick returns çabuk gelen kazanç
- eski hayatta
- {s} (anlatılanı) çabuk kavrayan
- {s} şipşak
- {i} can alıcı nokta
- {s} seri
- {s} hayat dolu
- {s} hassas
- {i} öz
- {s} yaşayan
- {i} civa [amer.]
- {s} keskin
- {s} atik
- {i} canlı
- tez elden
- (Tıp) Gebe, hamile
- {s} hazır
Çabucak hazırlanmalısın.
- You must get ready quickly.
Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
- Dan fixed a quick meal for Linda.
- {s} sıcak (ocak)
- civa
- quickly
- çabucak
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
- quickness
- {i} çabukluk
- quickly
- hızla
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.
- quickly
- süratle
- quick witted
- kıvrak zekâlı
- quick witted
- zeki
- quick bleach
- hızlı beyazlatma
- quick bleach
- hızlı ağartma
- quick fire
- (Askeri) çabuk ateş
- quick format
- (Bilgisayar) hızlı biçimlendir
- quick launch
- (Bilgisayar) hızlı başlatma
- quick march!
- (Askeri) marş marş
- quick match
- (Askeri) çabuk yanan fitil
- quick match
- (Askeri) barutlu fitil
- quick sand
- (Jeoloji) kaynayan kum
- quick sand
- akarkum
- quick sand
- (Askeri,Teknik) akıcı kum
- quick set
- (İnşaat) çabuk katılaşan
- quick set
- (İnşaat) hızlı priz alan
- quick set
- (İnşaat) çabuk sertleşen
- quick set
- (İnşaat) hızlı prizlenen
- quick sort
- (Bilgisayar) hızlı sıralama
- quick time
- (Askeri) uygun adım
- quick to fall in love
- şıpsevdi
- quick view
- (Bilgisayar) hızlı görünüm
- quick acting
- çabuk etki eden
- quick ash
- uçan kül
- quick enough
- yeterince çabuk
- quick lime
- sönmemiş kireç
- quick motion
- hızlandırılmış hareket
- quick motion
- hızlı hareket
- quick return
- seri dönüşlü
- quick wittedness
- zekilik
- quick-firing
- seri ateşli (top)
- quick-freeze
- çabuk dondurmak
- quick-sighted
- keskin gözlü
- quick-sighted
- çabuk anlayan
- quick-tempered
- çabuk öfkelenen
- quick-witted
- kavrayışlı
- quick-witted
- çabuk anlayan
- quick-witted
- zeki
- quick-witted
- akıllı
- quick access
- hızlı erişim
- quick and dirty
- (bir soruna çözüm) Hızlı ve dikkatsiz şekilde
- quick and dirty compiler
- çabuk ve kirli derleyici
- quick asset
- hızlı varlık
- quick at accounts
- hesaplarındaki hızlı
- quick bread
- hızlı ekmek
- quick browse capacity
- hızlı tarama kapasitesi
- quick charge
- çabuk şarj, hızlı şarj
- quick dish
- çabuk yemek
- quick donning
- çabuk takılan
Above which flight level do the regulations require a quick donning type of oxygen mask for the flight crew in a pressurized aircraft.
- quick donning
- çabuk giyilen
- quick fastener
- hızlı raptiye
- quick lime
- hızlı kireç
- quick look
- hızlı bir bakış
- quick lunch
- hızlı yemek
- quick of parts
- parçaların çabuk
- quick off the mark
- tez canlı
- quick on the trigger
- zeki
- quick question
- kısa, cevabı çok önemli olmayan ve bazen de uzun yanıt gerektiren anlamsız sorular
- quick reference
- çabucak/hızlı/hemen başvuru/referans
- quick release
- tütüsünü
- quick release latch
- Hızlı açılan mandal
- quick response
- çabuk cevap
- quick return mechanism
- (Mühendislik) vargel mekanizması
- quick sand
- hızlı kum
- quick silver
- çabuk gümüş
- quick start
- hızlı başlangıç
- quick temper
- Çabuk sinirlenme, çabuk asabiyet
- quick temper
- çabuk sinirlenme
- quick to take offence
- darılmak hızlı
- quick with child
- çocuk ile hızlı
- quick-tempered
- çabuk sinirlenen
- quick action
- hızlı
- quick assets
- (Ticaret) likit kıymet
- quick at repartee
- hazırcevap
- quick back set
- (Spor) arkaya kısa
- quick break
- kısa ara
- quick change
- hızlı kıyafet değiştiren
- quick change artist
- hızlı kostüm değiştiren artist
- quick charger
- (Otomotiv) çabuk şarj cihazı
- quick configure
- (Bilgisayar) hızlı yapılandırma
- quick copy
- (Bilgisayar) çabuk kopya
- quick couplings
- hızlı bağlantı elemanları
- quick credit
- (Ticaret) hızlı kontör
- quick death
- ani ölüm
- quick delivery
- hızlı teslim
- quick doff hood
- (Çevre) pratik başlık
- quick drying
- çabuk kuruyan
- quick eared
- hassas kulaklı
- quick eared
- iyi işiten
- quick edit mode
- Hızlı Düzenleme Kipi
- quick erasing
- (Bilgisayar) hızlı silme
- quick erect expandable mast
- (Askeri) hızlı kurulabilir genişletilebilir direk
- quick eyed
- anlayışlı
- quick eyed
- sağduyulu
- quick eyed
- keskin bakışlı
- quick fax viewer
- Hızlı Faks Görüntüleyicisi
- quick fire
- (Askeri) SERİ ATEŞ: Süratli bir hedef görünür görünmez açılan hafif silah ateşi. Bu ateş ya tek atım veya birbiri ardına süratle atılan bir kaç atım halinde yapılabilir. Ayrıca bak "fire"
- quick firing
- seri ateşli
- quick formats
- (Bilgisayar) hızlı biçimlendirme
- quick freeze
- şoklamak
- quick freeze
- hızlı dondurmak
- quick freezing
- şoklama
- quick gear
- çabuk dişli
- quick grass
- (Botanik, Bitkibilim) ayrıkotu
- quick hardener
- süratlendirici katkı
- quick hook up
- (Askeri) SUSTALI ÇENGELLE BAĞLAMA SİSTEMİ: Çekici bir uçak ile bunun planör veya planörlerinin, kalkış sırasına göre arka arkaya birbirlerine bağlanmaları sistemi
- quick info
- (Bilgisayar) hızlı bilgi
- quick lift
- çabuk kaldırma
- quick lime
- söndürülmemiş kireç
- quick link
- (Bilgisayar) çabuk bağlantı
- quick logon
- (Bilgisayar) hızlı oturum aç
- quick lpc
- Hızlı LPC
- quick march
- hızlı yürüyüş
- quick match
- (Askeri) ÇABUK YANAN FİTİL, BARUTLU FİTİL: Kare barut içirilmiş bir sicimden yapılan süratle yanar bir fitil, aydınlatma mühimmatı da kullanılır
- quick motion
- hızlandırılmış devinim
- quick of eye
- her şeyi gören
- quick of eye
- cingöz
- quick of eye
- açıkgöz
- quick on the draw
- hızlı silah çeken
- quick on the draw
- çabuk kavrayan
- quick on the draw
- leb demeden leblebiyi anlayan
- quick on the trigger
- {k} hazırcevap, kafası çabuk işler
- quick on the trigger
- {k} eli tetikte
- quick on the trigger
- tetikte
- quick play
- (Spor) hızlı oyun kurma
- quick position
- (Ticaret) firmanın likidite durumu
- quick pulse
- (Fizyoloji) hızlı nabız
- quick reaction communications terminal
- (Askeri) çabuk reaksiyon muhabere terminali
- quick reaction element
- (Askeri) çabuk reaksiyon unsuru
- quick reaction strike
- (Askeri) çabuk reaksiyon taarruzu
- quick sand
- akıcı (kaynayan) kum
- quick search procedure
- (Askeri) ÇABUK ARAMA YÖNTEMİ: Normal sayıdan iki misli uçak kullanarak gemi seyir yolları üzerindeki tüm alanı mümkün olduğu kadar çabuk arama yöntemi
- quick shot
- (Sinema) çarpıcı çekim
- quick sighted
- keskin bakışlı
- quick strike
- (Ticaret) kanundışı grev
- quick tempered
- çabuk sinirlenen
- quick test
- hızlı deney
- quick time
- yürüyüş hızı (İng. ordu)
- quick time
- (Askeri) UYGUN ADIM: Her biri 30 inç (75 cm) adımlarla bir dakikada 120 adımlık yürüyüş hızı, uygun adım yürüyüşlerde ve merasimlerde normal yürüyüş temposudur
- quick to anger person
- barut
- quick tours
- (Bilgisayar) hızlı gezintiler
- quick trans
- (Askeri) ÇABUK NAKLİYE: Askeri kuvvetlerin (öncelikle Deniz Kuvvetleri ve deniz piyadesi) ve Savunma Bakanlığı kuruluşlarının lojistik sistemlerinin desteklenmesi amacıyla yapılan yük intikalleri için kıtasal ABD'de verilen uzun dönemli hava nakliye hizmeti. Ayrıca bak "logair"
- quick up button
- (Bilgisayar) hızlı yukarı düğmesi
- quick view file
- (Bilgisayar) hızlı görünüm dosyası
- quick viewer
- Hızlı Bakış
- quick wit
- zekâ
- quick wit
- hazırcevaplık
- quick witted
- cin gibi
- quickly
- hızlıca
Umarım İspanyolcam hızlıca gelişir.
- I hope my Spanish improves quickly.
Yeni duruma hızlıca uyum sağladı.
- He quickly adjusted to the new situation.
- quickly
- tez
- quickly
- aceleyle
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
- quickly
- şipşak
- be quick
- çabuk olmak
- quickly
- çabuk
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
- be quick
- aceleci davranmak
- be quick
- acele etmek
- quickly
- acele
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- quickly
- yel gibi
- quickness
- tetiklik
- quickness
- dirilik
- quickness
- ivinti
- quickness
- tez elden
- quicker
- {f} daha hızlı
Onlar bizden daha hızlı.
- They're quicker than we are.
Yürümek taksiye binmekten daha hızlı olacaktır.
- It'll be quicker to walk than to take a taxi.
- quickest
- en hızlı
En hızlı seyahat aracı uçaktır.
- The quickest means of travel is by plane.
Uçmak seyahat etmek için en hızlı yoldur.
- Flying is the quickest way to travel.
- quickly
- şıp diye
- quickly
- hızlı şekilde
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
- We have to move very quickly.
- quickly
- hızlı
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
İngiltere ile anlaşmayı onaylamak için Senato hızlı davrandı.
- The Senate acted quickly to approve the treaty with Britain.
- quickness
- çeviklik
- quickness
- sürat
- be quick
- çabuk
Sen çabuk olmak zorundasın.
- You have to be quick.
Lütfen bu konuda çabuk olun?
- Please be quick about it.
- quicker
- hızlı
Benden daha hızlısın.
- You're quicker than me.
Yürümek taksiye binmekten daha hızlı olacaktır.
- It'll be quicker to walk than to take a taxi.