Hayallerinize paramı koymakla ilgilenmiyorum.
- I have no interest in putting my money into your dreams.
Tom'u hapishaneye koymak için yapmak zorunda olduğum her şeyi yapacağım.
- I'll do whatever I have to do to put Tom behind bars.
Havuçları tencereye koy.
- Put the carrots in the pot.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Gitmeden bir şeyler atıştırmalısın.
- You should put something in your stomach before you go.
Kağıtları sıraya koymayı denemekten vazgeçti.
- He has given up trying to put the papers in order.
Sana bir zahmet çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to put you to any trouble.
Seni çıkarmak istemiyorum.
- I don't want to put you out.
Yangını söndürmek uzun bir süre aldı.
- It took a long time to put out the fire.
Ateşi söndürmek zorundayım.
- I have to put the fire out.
Kısaca söylemek gerekirse, o, onun önerisini geri çevirdi.
- To put it briefly, she turned down his proposal.
Açık söylemek gerekirse, o yanılıyor.
- To put it bluntly, he's mistaken.
Yanlış yaptığımız şeyi düzeltmek zorundayız.
- We have to put right what we have done wrong.
Bir soru sormak için elini kaldırdı.
- She put up her hand to ask a question.
Soru sormak istiyorsanız lütfen elinizi kaldırın.
- If you want to ask a question, please put your hand up.
Özel eşyalarımı saklamak istiyorum.
- I'd like to put my belongings away.
Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
- Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
- Tom quit writing and put down his pen.
Seni asla bir tehlikeye atmak istemedim.
- I never meant to put you in any danger.
Belki onu başımdan atmak için bir şey yaptım.
- Maybe I did something to put him off.
Onu arkamızda bırakmak zorundayız.
- We've got to put that behind us.
Hayatının onun ellerine bırakmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to put your life in her hands?
Hesaba biraz para koymak istiyorum.
- I'd like to put some money into my account.
Bir telefon görüşmesi yapmak için elimi cebime koydum ve bozuk para aradım.
- In order to make a phone call, I put my hand in my pocket and searched for a coin.
Planlar yapmak onları uygulamaya koymaktan daha kolaydır.
- It is easier to make plans than to put them into practice.
Yarın randevuma gitmek için hangi elbiseleri giymem gerektiğini düşünüyorsun?
- What clothes do you think I should put on to go to my date tomorrow?
Şimdi gitmek zorundayım. Eşyalarımı nereye koyduğumu gördün mü?
- I have to go now. Did you see where I put my things?
Kendimi üniversiteye yerleştirmek için bir garson olarak çalıştım.
- I worked as a waiter to put myself though college.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Bir saati parçalara ayırmak onu monte etmekten daha kolaydır.
- Taking a watch apart is easier than putting it together.
Beni rezil etmek için çok çabaladın, değil mi?
- You've tried so hard to put me to shame, haven't you?
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
- It is not wise to put your money on a horse.
Bebeği yatırmam lazım.
- I have to put the baby to bed.
Bir at üzerinde para yatırmak akıllıca değil.
- It is not wise to put your money on a horse.
Benim kahveme biraz krema koydum.
- I put some cream in my coffee.
Masamın altına bir kilim koydum.
- I put down a rug under my desk.
Sabit bir biçimde durarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı.
- Sitting still he tried to put his best foot forward.
Ben her ay bankaya biraz para koymaya çalışıyorum.
- I've been trying to put a little money in the bank every month.
Hesaba biraz para koymak istiyorum.
- I'd like to put some money into my account.
Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.
- They have enough capital to put up another factory.
Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.
- In this corner of the room I'd like to put a house-plant.
Düşüncelerimi kelimelere dökmem zordur.
- It's hard for me to put my thoughts into words.
Parantez içindeki kelimeleri kısaltılmış şekle koyun.
- Put the words in parentheses into abbreviated form.
Seni sıkıntıya sokmak istemiyorum.
- I don't want to put you to any trouble.
I'll put it to the committee and see what they say.
She put her books on the table.
The old put wanted to make a parson of me, but d—n me, thinks I to myself, I'll nick you there, old cull; the devil a smack of your nonsense shall you ever get into me.
He bought a January '08 put for Procter and Gamble at 80 to hedge his bet.
When you put it that way, I guess I can see your point.
Let's try to put this question to rest once and for all.
Your singing puts many a professional singer to shame.
- Your singing puts professional singers to shame.
Your singing puts professional singers to shame.
- Your singing puts many a professional singer to shame.
I don't understand why people idolize criminals.
- İnsanların suçluları neden putlaştırdıklarını anlamıyorum.
... to put to the top of the search rankings. ...