Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

proximity: rank 1 word line sentence paragraph page word forms: exact some most

listen to the pronunciation of proximity: rank 1 word line sentence paragraph page word forms: exact some most
İngilizce - Türkçe

proximity: rank 1 word line sentence paragraph page word forms: exact some most teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

find
{f} bulmak

Onun ofisini bulmak kolaydı. - It was easy to find his office.

Onun bürosunu bulmak kolaydı. - Finding her office was easy.

find
{i} bulma

Onun ofisini bulmak kolaydı. - It was easy to find his office.

Christopher Columbus, ün bulmadı. Christopher Columbus'u bulan ündü. - Christopher Columbus did not find fame. It was fame who found Christopher Columbus.

find
{i} bulunan şey
find
{i} keşif

O eski kitap gerçek bir keşiftir. - That old book is a real find.

find
çıkarmak
find
{i} bulgu

O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor. - Those findings match my own observations.

Bu önemli bir bulgudur. - This is a significant finding.

find
buluş

Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır. - The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.

find
tapmak
find
{f} bul

Ann, bir iş bulamıyor. - Ann can't find a job.

Onun görünümünü çekici bulurum. - I find her appearance attractive.

find
kendini göstermek
find
{f} sağlamak
find
{f} karara varmak
find
{f} (found) bulmak, keşfetmek
find
tedarik etmek
find
(fiil) bulmak, keşfetmek, rastlamak, sağlamak, geçindirmek, bakmak, karara varmak
find
{f} bakmak

Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu. - Sami needed to find a job to support his children.

Nagoya çevresinde birinin yolunu bulması çok basittir. Tek yapmanız gereken işaretlere bakmak. - Finding one's way around Nagoya is very simple. All you do is look at the signs.

find
{f} rastlamak
find
{f} keşfetmek
İngilizce - İngilizce
find
proximity: rank 1 word line sentence paragraph page word forms: exact some most

    Heceleme

    proximity: Rank 1 word line sen·tence par·a·graph Page word forms: ex·act some most

    Telaffuz