O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.
- He is in charge of entertaining the foreign guests.
Öğrenciler sıkılırlarsa kendilerini eğlendirmek için yollar bulurlar.
- If the students are bored, they will find ways to entertain themselves.
Şimdi sizi müzikle eğlendireyim.
- Now let me entertain you with music.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.
- I have a large family to provide for.
O, ailesinin geçimini sağlayamaz.
- He is unable to provide for his family.
O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.
- He has a wife and two young children to provide for.
Senin ve erkek kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum.
- I'm trying my best to provide for you and your brother.