Ceza suça orantılı olmalı.
- The punishment should be proportionate to the crime.
O, orantılı bir figüre sahip.
- She has a proportionate figure.
Gelir vergisi oranı maaş artışı ile orantılı olarak artar.
- The income tax rate increases in proportion to the salary increase.
Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.
- The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve.
Medya her şeyi orantısız olarak açığa vurdu.
- The media blew the whole thing out of proportion.
İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.
- The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass.
İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.
- The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass.
Herhangi bir ülkedeki suçun büyük kısmı 10' lu 20' li yaşlardaki genç erkekler tarafından işlenmektedir.
- A high proportion of crime in any country is perpetrated by young males in their teens and twenties.
Robert, karın küçük bir bölümünü aldı..
- Robert got a small proportion of the profit.
Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
- You get paid in proportion to the amount of the work you do.
... rational proportionate an intuitive ...