Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
- Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
- Musical talent can be developed if it's properly trained.
Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
- I don't know how to speak French properly.
Biz onu uygun bir şekilde yapacağız.
- We're going to do it properly.
Dişini doğru dürüst fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Eğer anlıyorsan, öyleyse onu doğru dürüst yap.
- If you understand, then do it properly.
Oğlum henüz doğru olarak toplama yapamıyor.
- My boy can't do addition properly yet.
Dişlerini gereği gibi fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Uygun bir biçimde eğitilmedik.
- We haven't been properly trained.
IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
- The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
Tom'un işi uygun şekilde yapmak için zamanı yoktu.
- Tom didn't have time to do the job properly.
Tom'un onu uygun olarak yapmayacağını biliyordum.
- I knew Tom wouldn't do it properly.
Sanırım onu uygun olarak nasıl yapacağını sana göstermemin zamanıdır.
- I think it's time for me to show you how to do that properly.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
- The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
Tom iş için uygun çocuktur.
- Tom is the proper boy for the job.
O, söyleyecek münasip bir şey değil.
- That's not a proper thing to say.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Odanı tam olarak temizledin mi? Burada hala toz var.
- Did you clean your room properly? There's still dust over here.
Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- Proper clothes count for much in business.
Mary aristokrat ve terbiyeli bir bayan.
- Mary is an aristocrat and a proper lady.
Bu çok büyük bir özellik.
- It's a very large property.
O, yeşim taşının tıbbi özellikleri olduğuna inanmaktadır.
- She believes that jade has medicinal properties.
Düzgün bir şekilde eğitilirse müzikal yetenek geliştirilebilir.
- Musical talent can be developed if it's properly trained.
Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to treat his employees properly.
Tom ismimi doğru dürüst nasıl telaffuz edeceğini bilmiyor.
- Tom doesn't know how to pronounce my name properly.
O, iş için doğru kişidir.
- He is the proper person for the job.
Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.
- Don't play dumb. Answer my question properly!
Eğer anlıyorsan, öyleyse onu doğru dürüst yap.
- If you understand, then do it properly.
Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
- A proper gentleman brings his lady red roses.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
A very proper young lady.
mathematics, physics Eigen-; designating a function or value which is an eigenfunction or eigenvalue.
When I realized I was wearing my shirt inside out, I felt a proper fool.
... properly. ...
... There are broken websites out there that don't work properly ...