Senin dinin tembelliği teşvik ediyor.
- Your religion promotes laziness.
Dünya barışını desteklemek için çok çalışmalıyız.
- We must work hard to promote world peace.
O, barışı desteklemek için çok çalıştı.
- He worked hard to promote peace.
Tom terfi etmeyi hak ediyor.
- Tom deserves to be promoted.
Tom kimin terfi ettirilmesi gerektiğine karar veremedi.
- Tom couldn't decide who should get promoted.
Onlar yeni bir kavram geliştirmek için bir iletişim politikası uygulamıştır.
- They implemented a communication policy so as to promote their new concept.
Terfi etmek istiyorum.
- I want to be promoted.
Teknik bilgi eksikliği, onun terfi ettirilmesini engelledi.
- His lack of technical knowledge kept him from being promoted.
Geçen hafta kendini terfi ettirmeyi başardı.
- He managed to get himself promoted last week.
Dilimizi mümkün olan her şekilde tanıtmak önemlidir.
- It is important to promote our language in every possible way.
Hükümet, sanayinin gelişmesine yardımcı olmak için yeni bir program başlattı.
- The government started a program to promote industry.
Onun işi satışları yükseltmektir.
- His job is to promote sales.
Onun işi satışları yükseltmektir.
- His job is to promote sales.
They promoted the new film with giant billboards.
His pawn was promoted to a queen.