probe. teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- sound
- (İnşaat) ses
Sırtlanın havlaması kahkaha gibi ses çıkarıyor.
- The hyena's bark sounds like laughter.
Klavsenin sesini çok severim.
- I like the sound of harpsichord very much.
- probe
- (Gıda) ölçüm ucu
- probe
- insansız uzay roketi
- probe
- {i} soruşturma
- probe
- {f} soruşturmak
- probe
- araştırma
- sound
- {i} koy
Bir koyun nasıl ses çıkarır?
- What sound does a sheep make?
Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.
- I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds.
- sound
- {s} kuvvetli
- sound
- {f} gibi gelmek: That sounds
- probe
- (Bilgisayar,Teknik) yoklayıcı
- probe
- kontrol çubuğu
- probe
- sondalamak
- probe
- (Askeri) araştırma aracı
- probe
- baskı
- probe
- (Askeri) detaylı inceleme
- probe
- araştırma yapmak
- probe
- yoklamak (sonda vb ile)
- probe
- (İnşaat) uzantı
- probe
- (İnşaat) duyarga
- probe
- soru sorarak sondaj yapmak
- probe
- irdeleme
- probe
- (Askeri) sorgulama
- probe
- inceleme
- probe
- (Tıp) stile
- probe
- mil (tıp)
- probe
- irdelemek
- probe
- test çubuğu
- sound
- akıllıca (davranış)
- sound
- geniş boğaz
- sound
- (Ticaret) iyi durumda
- probe
- sonda
Mariner 10, Merkür'ü ziyaret eden ilk uzay sondasıydı. Aynı zamanda, iki gezegeni -Venüs ve Merkür- ziyaret eden ilk sondaydı.
- Mariner 10 was the first space probe to visit Mercury. It was also the first probe to visit two planets - Venus and Mercury.
Uzay sondaları tarafından çekilen resimler, Jüpiter'in etrafındaki ince halkaları gösterdi.
- Pictures taken by space probes have shown thin rings around Jupiter.
- probe
- araştırmak
- probe
- yoklamak
- probe
- (Tıp) Derin yara v.s.'yi sonda ile yoklamak, sondaj yapmak
- probe
- (çubuk/vb.ile) aramak
- sound
- ses çıkarmak
İletişim kurmak için bir anadil konuşuru gibi ses çıkarmak zorunda değilsin.
- You don't have to sound like a native speaker in order to communicate.
Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
- The more countries a language is spoken in, the less important it is to sound like a native speaker, since speakers of that language are accustomed to hearing various dialects.
- sound
- etki
Tom etkilenmiş görünüyor.
- Tom sounds impressed.
- sound
- salim
Hepimiz sağ salim geri döndük.
- We're all back safe and sound.
Çok rahatladık, o, eve sağ salim döndü.
- To our great relief, she returned home safe and sound.
- sound
- geçerli
- Probe
- (Diş) sond
Rosetta sondası Philae, 67P / Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızına başarıyla indi.
- Rosetta's probe, Philae, has successfully landed on the comet 67P/Churyumov–Gerasimenko.
Mariner 10, Merkür'ü ziyaret eden ilk uzay sondasıydı. Aynı zamanda, iki gezegeni -Venüs ve Merkür- ziyaret eden ilk sondaydı.
- Mariner 10 was the first space probe to visit Mercury. It was also the first probe to visit two planets - Venus and Mercury.
- probe
- (Tıp, İlaç) Cerrahmili, sonda
- probe
- (Biyoloji) prob
- probe
- {f} (birine) soru sorarak sondaj yapmak
- probe
- (Askeri) ARAŞTIRMA; ARAŞTIRMA ARACI (HV.): Bir şeyin mahiyetini keşfetmek, incelemek ve denemek için faydalanılan şey; özellikle dış uzaya nüfuz etmek için kullanılan, rastlayacağı şartlar hakkında geriye bilgi verecek şekilde imal edilmiş bir deney küresi, Arz uydusu veya diğer aletli araç. Özellikle, bir uzay üzerine veya civarına gönderilen ya da çevresinde bir yörüngeye oturtulan ve üzerindeki aletlerle, bu cisim hakkında elde ettiği bilgileri teometrik veya diğer cihazlarla Arza bildiren aletli bir araç
- probe
- {f} derinlemesine araştırmak
- probe
- (Nükleer Bilimler) prob (bkz. search unit),prob, sonda
- probe
- {f} iskandil etmek
- probe
- araştır
- probe
- {f} deşmek
- probe
- {f} irdelemek; incelemek, araştırmak
- probe
- prob,v.araştırma yap: n.araştırma
- probe
- {f} derinine inmek
- probe
- (Diş Hekimliği) Ağız muayenesinde araştırıcı sonda görevini gören ince, yarı bükülebilir kıvrık uçlu el aleti
- probe
- {f} (sonda v.b. ile) yoklamak; sondalamak, sondaj yapmak
- probe
- {i} mil [tıp.]
- probe
- {f} sonda ile yoklamak
- probe
- araştırma/sonda
- probe
- {i} derinlemesine araştırma
- probe
- {f} sonda koymak
- probe
- mil
- sound
- {f} sondayla bakmak
- sound
- {f} muayene etmek
- sound
- {f} söylemek
- sound
- (fiil) ses vermek, ses çıkarmak, çalınmak, etki bırakmak, çalmak, belli etmek, söylemek, muayene etmek, iskandil etmek, araştırmak, sondayla bakmak, sonda ile yoklamak, derıne dalmak (balina), ağzını aramak
- sound
- {f} araştırmak
- sound
- {f} belli etmek
- sound
- {i} haliç
- sound
- deliksiz bir şekilde