Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
- Scarcely had I reached home before the telephone rang.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
O adını güçlükle yazabiliyor.
- He can scarcely write his name.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
- Tom scarcely recognized Mary.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
Neredeyse hiç nefes alamadım.
- I could scarcely breathe.
Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
- Scarcely had the market opened when the fire broke out.
Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
One could scarcely find any trout in the stream without the stocking program.
... billion is on the table. Of course it's on the table. That's probably not going to survive, ...
... PROBABLY NOT MY BEST IDEA. ...