Tom Mary ile prensipte anlaştı.
- Tom agreed with Mary in principle.
Herkes o fikri prensip olarak kabul edecektir.
- Everyone will accept that idea in principle.
İlkelerine uyarak yaşamalısın.
- You must live up to your principles.
İlkelerine göre hareket etmelisin.
- You must act according to your principles.
Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Bu ülke, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş.
- This country is founded upon the principles of freedom, equality and fraternity.
Bu ders kitabının ilkesi iletişimsel yönteme dayanmaktadır.
- The principle of this textbook is based on the communicative method.
Vatansever, ahlaki ilkelerine bağlı kalır.
- The patriot sticks to his moral principles.
Aynı ilkelere sahibiz.
- We hold the same principles.
Kralın ilkelerinde sabit bir standart vardır.
- There is a fixed standard in the king's principles.
Doubting sad end of principle unsound. — Spenser.
Cathartine is the bitter, purgative principle of senna. — Gregory.
The principle of least privilege holds that a process should only receive the permissions it needs.
... And so what I've tried to do as president is to apply those same principles. And when ...
... Those are my principles. ...