O, dakikliği üzerine kendisiyle gurur duydu.
- He prided himself on his punctuality.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
Hey, hiç param olmayabilir ama benim hâlâ bir gururum var.
- Hey, I may have no money, but I still have my pride.
O gururlu ve kibirli.
- He's prideful and arrogant.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
O işinden gurur duymaktadır.
- He takes pride in his work.
Gücümüzle gurur duyduk.
- We took pride in our strength.
Birçok anne-baba çocuklarıyla gurur duyuyor.
- Many parents take pride in their children.
I pride myself on being a good judge of character, but pride goes before the fall and I'm not a good judge of my own character so I'm often wrong without knowing it.