Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti. - Tom persuaded her into going to the movies with him.
Tom onu onunla birlikte sinemaya gitmesi için ikna etti.
Tom persuaded her into going to the movies with him.
Onu partiye gitmeye ikna ettim. - I persuaded him to go to the party.
Onu partiye gitmeye ikna ettim.
I persuaded him to go to the party.