Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti. - Tom persuaded the store manager to give him back his money.
Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti.
Tom persuaded the store manager to give him back his money.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim. - I persuaded him to consult a doctor.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim.
I persuaded him to consult a doctor.