Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
- Layla's conflicting testimony confused the court.
Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
- We have conflicting opinions on the matter.