Benim tartışmasız tercihim bu seçeneklerden dördüncüsü ve sonuncusudur.
- My decided preference is the fourth and the last of these alternatives.
Dana ve kuzu eti arasında herhangi bir tercihin var mı?
- Have you got any preference between beef and lamb?
Hiç kimse seçime karşı çıkmadı.
- No one opposed the choice.
Tom Mary'nin doğru seçim yaptığını düşünüyor.
- Tom thinks Mary made the right choice.
Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.
- You leave me no choice in the matter.
Sana bir seçme hakkı veriyoruz.
- We're giving you a choice.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
İsimleri rastgele seçmekten başka seçeneği yoktu.
- He had no other choice but to choose the names randomly.
Bu bir tercih değil, önceliktir.
- It's a priority, not a preference.
... that some marketers belief that we actually have a brand preference ...
... on preference to the economic side thereof constant preference going around ...