prearranged

listen to the pronunciation of prearranged
İngilizce - Türkçe
önceden düzenle
önceden düzenle(mek)
{s} danışıklı
{s} önceden ayarlanmış
{s} önceden belirlenmiş
prearranged fire
(Askeri) ÖNCEDEN HAZIRLANMIŞ ATIŞ: Yeri veya yerleri bilinen hedeflere karşı usulüne göre planlanmış ve açılmış ateş. Bu gibi ateş, kaide olarak, önceden planlanır ve önceden kararlaştırılmış zamanda veya süre içinde yerine getirilir. Ayrıca bakınız: "fire". "on call fire", "scheduled fire"
set
pekiştirmek
set
kışkırtmak
set
girişmek
set
(Sinema) plato
set
belirginleştirmek
prearrange
önceden düzenlemek
prearrange
önceden düzenle
set
kararlı
set
belirlenmiş
set
koleksiyon
set
değişmez

Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü. - Tom considered the problem settled.

G-Dragon benim gelecekteki kocamdır. O henüz bunu bilmiyor olabilir ama bu değişmez. - G-Dragon is my future husband. He may not know it yet, but it's set in stone.

prearrange
{f} önceden ayarlamak
prearrange
{f} ön hazırlıklarını yapmak
prearrange
{f} önceden hazırlamak
prearrange
prearrangement önceden alınan tertibat
set
{f} ayarlamak

Yatmaya gitmeden önce çalar saati ayarlamak zorundasın. - You've got to set the alarm clock before you go to bed.

Tom'un her gece yatmaya gitmeden önce yaptığı son şey çalar saatini ayarlamaktır. - The last thing Tom does every night before going to sleep is set his alarm clock.

set
{f} batmak

Güneş batmak üzeredir. - The sun is about to set.

Güneş batmak üzereydi. - The sun was about to set.

set
{f} dikmek
set
{f} süslemek
set
{i} mat. küme
set
set square gönye
set
{i} batış

Sıcak, nemli bir günde güneşin batışını seyrederseniz, güneşin şeklini değiştiren nemi görebilirsiniz. - If you watch the sun setting on a warm, damp day, you can see the moisture changing the shape of the sun.

Adam ufkun altında güneşin batışını izledi. - The man watched the sun set below the horizon.

set
(isim) set, seri, dizi, takım, yemek takımı, sahne, topluluk, grup, zümre, durum, hal, eğilim, gidiş yönü, gidişat, batma, vaziyet, batış, fide, fidan, yuva (porsuk vb.), alıcı
set
{i} durum

Bu durum sadece savaşla halledilebilirdi. - The situation could only be settled by war.

İngilizce - İngilizce
past of prearrange
planned beforehand; "a prearranged signal
You use prearranged to indicate that something has been planned or arranged before the time when it actually happens. Working to a prearranged plan, he rang the First Secretary and requested an appointment with the Ambassador. planned or decided before
planned beforehand; "a prearranged signal"
{s} arranged beforehand; previously put in order; prepared in advance; previously agreed upon
prefinite
set

a set menu.

prearrange
To arrange in advance
prearrange
To arrange beforehand
prearrange
If you prearrange something, you plan or arrange it before the time when it actually happens. When you prearrange your funeral, you can pick your own flowers and music
prearrange
{f} arrange beforehand; put in order beforehand; prepare in advance; make an agreement beforehand
prearranged

    Heceleme

    pre·ar·ranged

    Türkçe nasıl söylenir

    priıreyncd

    Telaffuz

    /ˌprēərˈānʤd/ /ˌpriːɜrˈeɪnʤd/

    Etimoloji

    (prefix.) Middle English, from Old French & Latin; Old French, from Latin prae-, from prae in front of, before; more at FOR.