possible teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- olabilir
O nasıl mümkün olabilir?
- How is that possible?
Onun için mümkün olabilir fakat ben testi asla geçemezdim.
- For him it may be possible, but I'd never pass the test.
- mümkün
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
- It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
- olanaklı
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
- muhtemel
Tom'un gelememesi muhtemel.
- It's possible Tom might not come.
Jack'ın dışında muhtemelen hepimiz kötü yüzücüyüz.
- We are all poor swimmers with the possible exception of Jack.
- olası
Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
- Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
Bir kaza geçirmiş olması olasıdır.
- It is possible that he has had an accident.
- olurlu
- akla yatkın
- makul
Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.
- I see no other possible explanation.
Bunun tek bir makul açıklaması var.
- There's only one possible explanation.
- rekor [spor.]
- olunabilen
- muhtemel/mümkün
- mümkündür ki
- ihtimal
Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
- That's possible but highly unlikely.
- (Askeri) MUHTEMEL: Beyanı etkileyecek bazı emarelerin mevcut bulunduğu koşullar altında yapılmış bir beyanı nitelemekte kullanılan bir terim. Bu emare, ifadeyi garanti etmek için yeterlidir, ancak doğru olarak varsaymak için yeterli değildir. Ayrıca bakınız: "probable"
- possiblybelki
- imkân
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
- It is not possible to conceive without perceiving.
- mümkün olan şey
- {s} akla uygun
- caiz
- rekor
- muhtemel olmak
- kısmet olmak
- mümkün olmak
- olumsal
- possibility
- olasılık
Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.
- There's a small possibility that Tom will be arrested.
Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.
- There's a possibility that the man was murdered.
- possibility
- olanak
- possibility
- ihtimal
Tom hatalı olduğu ihtimalini düşünmeye bile isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to even consider the possibility that he is wrong.
Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
- Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
- possibility
- imkân
Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
- Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- possible capacity
- mümkün kapasite
- possible combinations
- (Bilgisayar,Teknik) olanaklı bileşimler
- possible cooperation
- olası işbirliği
- possible inconsistencies
- (Bilgisayar) olası tutarsızlıklar
- possible matches
- (Bilgisayar) olasi eşleştirmeler
- possible owners
- (Bilgisayar) olası sahipler
- possible sunshine duration
- (Aydınlatma) olanaklı güneşlenme süresi
- possible action
- olası harekat
- possible but not yet in existence
- ancak henüz varlığı mümkün
- possible consequence
- olası sonuç
- possible to
- mümkün
- possible to be done; practicable
- mümkün yapılacak; uygulanabilir
- possible to diagnose
- teşhis etmek mümkün
- possible to disavow
- inkâr etmek mümkün
- possible to discern
- farketmek mümkün
- possible to do, feasible
- mümkün, mümkün yapmak
- possible world
- olası dünya
- possible; probable, but not sure
- mümkün; olası değil emin
- possible combinations
- olanakli bilesimler
- possible submarine
- (Askeri) muhtemel denizaltı
- possible superior
- Olası Büyük
- as soon as possible
- olabildiğince çabuk
- possibly
- olabilir
Söylediği muhtemelen doğru olabilirdi.
- What he said could possibly be true.
Hava yarın muhtemelen iyi olabilir.
- It may possibly be fine tomorrow.
- possibly
- mümkün olduğunca
- render possible
- mümkün kılmak
- as soon as possible
- vakit geçirmeden
- as soon as possible
- en kısa sürede
- as soon as possible
- en kısa zamanda
- at the soonest possible date
- en kısa sürede
- be possible
- kısmet olmak
- be possible
- muhtemel olmak
- if possible
- mümkünse
Mümkünse, salı günü gel.
- Come on Tuesday, if possible.
Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
- I'd like to see you if possible.
- make possible
- olanaklandırmak
- possibility
- olurluk
- possibly
- herhalde
- possibly
- ihtimal
- seem possible
- olası gözükmek
- to be possible
- muhtemel olmak
- to be possible
- kısmet olmak
- when possible
- olası olduğunda
- as soon as possible
- ilk fırsatta
- as soon as possible
- mümkün olduğu kadar çabuk
- as close as possible
- mümkün olduğunca yakın
- as far as possible
- mümkün olabildiğince
- as fast as possible
- olabildiğince hızlı
- as fully as possible
- mümkün olduğunca tamamen
- if possible
- eğer mümkünse
Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
- I'd like to see you if possible.
Eğer mümkünse onu görmek istiyorum.
- If possible, I'd like to see him.
- make possible
- mümkün kıl
- possibility
- olabilirlik
- possibly
- belki
Belki öğle yemeği yapamam.
- I can't possibly make lunch.
Fukushima Daiichi tesisindeki temizlik, yıllar belki de on yıllar sürebilir.
- The cleanup at the Fukushima Daiichi plant could take years, possibly decades.
- possibly
- imkân dahilinde
- the possible
- olanak
- As soon as possible
- Çabucak
- It´s not humanly possible
- k. dili İnsanoğlu bunu yapamaz
- also possible
- ayrıca mümkündür
- as much as possible
- olabildiğince
- as often as possible
- sıklıkta olabildiğince
- as quickly as possible
- mümkün olduğunca çabuk
- as simple as possible
- mümkün olduğunca basit/sade
- be possible
- mümkünat
- excellent; best possible
- mükemmel; mümkün olan en iyi
- if possible
- Mümkün olursa, mümkünse
- in possible
- mümkün
- make possible
- Mümkün kılmak
- most possible
- mümkün olan en fazla
- no longer possible
- artık mümkün değil
- out of a possible
- olasılıklar arasından
- possibility
- imkanı
- render possible
- mümkün hale getirmek
- when possible
- Mümkün olduğunda
- as soon as possible
- bir an önce
Bir an önce Tom'a söylemelisin.
- You should tell Tom as soon as possible.
- avoid any possible mistakes
- hataya mahal vermemek
- avoid any possible mistakes
- hataya meydan vermemek
- be legally possible
- nikah düşmek
- be possible
- mümkün olmak
- be possible
- olası olmak
- best possible
- (Bilgisayar) olabileceğin en iyisi
- best possible price
- (Turizm) mümkün olan en uygun fiyat
- do as much harm as possible
- etmediğini bırakmamak
- do as much harm as possible
- etmediğini komamak
- editable, if possible
- (Bilgisayar) mümkünse düzenlenebilir
- is a cash discount possible
- (isim)kit indirimi olanağı var mı
- is a cash discount possible
- nakit indirimi olanağı var mı
- is an installment purchase possible
- taksit olanağı var mı
- is it possible to rent a garage
- garaj kiralamam mümkün mü
- is it possible to rent a tennis racket
- tenis raketi kiralayabilir miyim
- it's possible
- mümkündür
- lowest possible
- en küçük ihtimal
- make possible
- olanak vermek
- make possible
- olanak tanımak
- maximum possible loss
- (Sigorta) azami muhtemel zarar
- maximum possible loss
- (Sigorta) olası en yüksek zarar
- possibility
- gerçekleşmesi mümkün olan olay
- possibility
- olasılık/olanak
- possibility
- olanaklılık
- possibly
- mümkün olarak
- possibly
- belki/imkan dahilinde
- regard as possible
- ihtimal vermek
- sound possible
- olası gelmek
- the possible
- imkân
- the possible
- olası şey
- to be possible
- mümkün olmak
- with all possible dispatch
- mümkün olduğunca hızlı
- with all possible dispatch
- en son hızla
- would you please send this letter as quickly as possible
- bu mektubu hemen gönderir misiniz
- would you please send this package as quickly as possible
- bu küçük paketi hemen gönderir misiniz
- would you please send this parcel as quickly as possible
- bu koliyi hemen gönderir misiniz