Tom Mary'nin Cuma gecesi çocuklara bakıcılık yapmayı kabul edeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir olasılık var mı?
- Is there any possibility that he'll win the election?
Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
- Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
- Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
Tom Mary'nin ondan hoşlanmamış olma ihtimalini kabul edemedi.
- Tom couldn't rule out the possibility that Mary didn't like him.
Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
- Occasional showers are possible tomorrow.
Onun için mümkün olabilir fakat ben testi asla geçemezdim.
- For him it may be possible, but I'd never pass the test.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
İçme suyunda klor, kurşun ya da benzer kirletici madde bulunması mümkün.
- It's possible that the drinking water has chlorine, lead, or similar contaminants in it.
Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.
- Germany faced possible starvation.
Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
- Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
Biraz yardım almadan bunu başarmanın olanaklı olduğunu sanmıyorum.
- I don't think it's possible to do this without some help.
Herkesi memnun etmek olanaklı değildir.
- It's not possible to please everyone.
Bugün Tom'un, toplantıya katılmayacağı muhtemeldir.
- It's possible Tom won't attend the meeting today.
Tom muhtemelen Mary'ye bunu mümkün olan en kısa sürede yapması gerektiğini söyleyecektir.
- Tom is probably going to tell Mary that she should do that as soon as possible.
Bu olasılıkları zaten kontrol ettim.
- I've already checked those possibilities.
Geleceğin olasılıklarla dolu.
- Your future is full of possibilities.
Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
- That's possible but highly unlikely.
Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.
- I see no other possible explanation.
Bunun tek bir makul açıklaması var.
- There's only one possible explanation.
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.
- It wasn't possible for the boy to swim across the river.
Jones and Smith are both possible for the opening in sales.
It's not just possible, it's probable.
Jones is a possible for the new opening in sales.
... kind of rule out the possibility of some ...
... speed, 100 times the possibility. ...