Tüm bu olasılıkları düşündüm.
- I've considered all of those possibilities.
Geleceğin olasılıklarla dolu.
- Your future is full of possibilities.
Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.
- There's a small possibility that Tom will be arrested.
Fabrikayı kapatmak zorunda olmayacağımıza dair bir olasılık var.
- There is a possibility that we won't have to shut down the factory.
Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
- Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
Tom birinin evini ateşte yakmış olması ihtimalini kabul edemedi.
- Tom couldn't rule out the possibility that someone had lit his house on fire.
Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
- Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
... to the wheel progress to create and build and expand the possibilities ...
... the first life is small, simple, and full of possibilities. ...