Ne güzel bir gökkuşağı!
- What a beautiful rainbow!
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
Tom sadece güzel kızlardan hoşlanıyor.
- Tom likes only beautiful girls.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Piknik için harika bir gün, değil mi?
- Isn't it a beautiful day for a picnic?
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
Leyla şimdiye kadar tanıdığım en tatlı ve en güzel kızdı.
- Layla was the sweetest and most beautiful girl I have ever met.