Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
- There are few high-ranking positions left open for you.
O, yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position.
Konumunu yitirdi çünkü yalan söylemekten kaçınmıştı.
- He lost his position just because he refused to tell a lie.
Şu anda hassas bir konumdayım.
- I am now in a delicate position.
Bu sıfatların hepsi olumlu.
- These adjectives are all positive.
Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
- If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
Tom HIV pozitif olduğunu sadece bugün öğrendi.
- Tom just found out today that he is HIV positive.
Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
- Negative electrons attract positive electrons.
Boşanmalar, boşanan çiftlerin ortak arkadaşlarını zor durumda bırakabilir, özellikle de ayrılık sert ve tantanalı olmuşsa.
- Divorce can put mutual friends of the divorcing couple in a difficult position, particularly if it's an acrimonious split.
O, durumunu bana açıkladı.
- He explained his position to me.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Okul müdürlüğü görevine terfi ettirildi.
- He was promoted to the position of school principal.
Kulüp saymanı olarak görevimden istifa ettim.
- I resigned from my position as club treasurer.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
- A big title does not necessarily mean a high position.
Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.
- You look positively haggard.
Kesinlikle olumlu musun?
- Are you absolutely positive?
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
CEO'nun işbirliği yapma konusundaki isteksizliği bizi zor duruma soktu.
- The CEO's unwillingness to cooperate put us in a difficult position.
Hükümet konağında iyi bir işi var.
- He has a good position in a government office.
Yeni bir görev arıyor.
- He is seeking a new position.
Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.
- I am sure you will take an active role in your new position.
Onun bitirdiğinden eminim.
- I am positive that he has finished.
Onun Tom olduğundan emin misin?
- Are you positive it was Tom?
Gerçekten olumlu hissettim.
- I felt really positive.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
- With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
Bütün oyuncular yerlerindeydi.
- All the players were in position.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.
- This position makes me feel extremely vulnerable.
Pozitron bir elektrona benzeyen küçük bir parçacıktır fakat pozitif elektrik yüklüdür.
- A positron is a small particle similar to an electron, but with a positive electric charge.
Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
- Negative electrons attract positive electrons.
Kesinlikle olumlu musun?
- Are you absolutely positive?
Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
- I'm absolutely positive that I can do that.
some who posit both this cause and besides this the source of movement, which we have got from some as single and from other as twofold.
Chief of Staff is the second-highest position in the army.
My position on this issue is unchanged.
Stand in this position, with your arms at your side.
Strong earnings have bolstered the company's financial position.
Stop running all over the field and play your position!.
Good lord, you've built up a positive arsenal of weaponry here.
Positive words, that he would not bear arms against King Edward’s son.
The box was not empty – I felt some positive substance within it.
a positive voice in legislation.
A positive photograph can be developed from a photographic negative.
Some positive, persisting fops we know, That, if once wrong, will needs be always so.
The results of our experiment are positive.
I will positively be there at 8 a.m.
He approached the interview positively.
I had a positively wonderful time.