He was an artist who earned a living by painting royal portraits.
- O, kraliyet portrelerini yaparak geçimini sağlayan bir sanatçıydı.
Tom likes to photograph landscapes; Mary prefers portraits.
- Tom manzara fotoğrafları çekmeyi seviyor; Mary portreleri seviyor.
That portrait reminds me of someone I knew a long time ago.
- O portre bana uzun süre önce tanıdığım birini hatırlatıyor.
This is a portrait of my late father.
- Bu, rahmetli babamın bir portresi.