There are no oranges on the table.
- Masanın üstünde hiç portakal yok.
She wrung the juice from a lot of oranges.
- Birçok portakalın suyunu sıktı.
An orange tree provides an orange.
- Bir portakal ağacı portakal sağlar.
I am planting an orange tree.
- Ben bir portakal ağacı dikiyorum.
She's wearing an orange dress.
- Portakal rengi bir elbise giyiyor.
Tom was wearing an orange prison jumpsuit.
- Tom portakal rengi bir cezaevi tulumu giyiyor.
Mother bought two bottles of orange juice.
- Anne iki şişe portakal suyu aldı.
He drank orange juice out of a bottle.
- O bir şişeden portakal suyu içti.