Sağlıklı bir kişi kötü muayene edilmiş hasta bir kişidir.
- A healthy person is a poorly examined sick person.
Tom testte kötü şekilde yaptı.
- Tom did poorly on the test.
Çok kötü bir şekilde Fransızca konuşuyorum.
- I speak French very poorly.
Tom yetersiz eğitimliydi.
- Tom is poorly educated.
Tom'un yetersiz uyuması şaşılacak bir şey değil; o, günde on iki fincana kadar kahve içer.
- It's no wonder Tom's sleeping poorly; he drinks up to twelve cups of coffee a day.
Pirinç hasatı bu yıl kötü.
- The rice crop is poor this year.
Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- He's still in poor health after his illness.
Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
- The rich have trouble as well as the poor.
Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.
- Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.
O, yoksullara yardım eli uzattı.
- He held out a helping hand to the poor.
Belgesel, yoksulların durumu hakkında bilinçlendirmek demektir.
- The documentary is meant to raise consciousness about the plight of the poor.
Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.
- The poor girl made a living by selling flowers.
Zavallı köpeğe acıdım.
- I felt for the poor dog.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Zayıf bir hafızan var.
- You've got a poor memory!
Korkarım benim derinlik algım çok zayıf.
- I'm afraid my depth perception is very poor.
Yoksul İrlandalı şimdi yapayalnız bırakıldı ve diğerlerinin nereye gittiğini bilmiyordu, bu yüzden, o sadece çok üzgün ve sefil bir şekilde olduğu yerde kaldı.
- The poor Irishman was now left all alone, and did not know where the others had gone to, so he just stayed where he was, very sad and miserable.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Verimsiz bir pirinç hasadı başımızı belaya sokacaktır.
- A poor rice harvest will get us into real trouble.
Konuşması çok yetersizdi.
- His speech was very poor.
Bazı fakir bölgelerde beslenme yetersiz.
- Nutrition is inadequate in some poor areas.
Muhtemelen uyuşturucu kullanıyorsunuz. Bu sizi daha sağlıksız yapar.
- You probably smoke drugs. It makes you poorer.
Yoksul bir adamın oğlu olan Dan, bir üniversite eğitiminin hayalini kuruyordu.
- Dan, the son of a poor man, dreamed of a university education.
We were so poor that we couldn't afford shoes.
I received a poor reward for all my hard work.
Cow's milk is poor in iron.
That was a poor performance.
Oh you poor little thing.
The poor are always with us.
... they were eating poorly. ...