Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.
- As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.
Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?
- What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?
İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- Striking differences existed between the two boys.
Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.
- There are significant differences between those two countries.
Tom'un ve benim farklılıklarımız var.
- Tom and I have our differences.