Masada bol miktarda taze yumurta var.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
- You have plenty of time to catch the train.
Kalan pek çok şey var.
- There's plenty of stuff left.
Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.
- I know that plenty of guys want to go out with you.
Masada bol miktarda taze yumurta var.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Tom'un hayli seçeneği var.
- Tom has plenty of options.
Tom zaten hayli tehlikede.
- Tom is in plenty of danger already.
Tom'un çok zamanı olmalı.
- Tom should have plenty of time.
Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
- There's no need to hurry. We have plenty of time.
Tom bolca tavsiye alacak.
- Tom will get plenty of advice.
Endişelenme. Bolca suyumuz ve yiyeceğimiz var.
- Don't worry. We have plenty of water and food.
Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
- As a new father, I gave my first child plenty of books.
Tom'un çok zamanı olmalı.
- Tom should have plenty of time.
Tom bol bol pratik yaptı.
- Tom has had plenty of practice.
Bol bol dinlenmeyi unutma.
- Make sure you get plenty of rest.
Pek çok insana danıştık.
- We consulted plenty of people.
Kalan pek çok şey var.
- There's plenty of stuff left.
Bu yıl bol karımız vardı.
- We have had plenty of snow this year.
Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- The troops had plenty of arms.
Çok fazla zamanımız var.
- We have plenty of time.
Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.
- Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.
Tom Mary'ye çok zaman verdi.
- Tom gave Mary plenty of time.
Tom'un çok zamanı olmalı.
- Tom should have plenty of time.
Masada bol miktarda taze yumurta var.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
Trene yetişmek için bol miktarda zamanın var.
- You have plenty of time to catch the train.
Bu daktilo oldukça sık kullanılmıştır.
- This typewriter has seen plenty of use.
Tüm soruları cevaplamak için çok fazla zamanınız olduğu için gergin olmayın.
- Don't get so nervous there is a plenty of time to answer all the questions.
Çok daha fazlasına sahibim.
- I've got plenty more.
I think six eggs should be plenty for this recipe.
This office is plenty big enough for our needs.
During this season of distress, the discouragements to marriage, and the difficulty of rearing a family are so great that population is at a stand. In the mean time the cheapness of labour, the plenty of labourers, and the necessity of an increased industry amongst them, encourage cultivators to employ more labour upon their land, to turn up fresh soil, and to manure and improve more completely what is already in tillage.
... plenty of time to respond. We are quite aware of the clock for both of you. But I want to ...
... And, Mr. Romney ' Governor Romney ' there'll be plenty of chances here to go on, but I ...