Bu iflasımızı sunmak zorunda olduğumuz anlamına mı geliyor?
- Does this mean that we have to file bankruptcy?
Şirketin iflas edeceği hakkında dolaşan bir söylenti var.
- There's a rumor in the air that the firm is going into bankruptcy.
Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
- The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
Tom'un ilk karısı onu aldattı, ve o, Mary ile tanıştığında beş parasızdı.
- Tom's first wife fleeced him, and he was broke when he met Mary.
O ayın sonunda her zaman züğürttür.
- He's always broke at the end of the month.
Züğürt olmasam onu alırdım.
- If I weren't broke, I'd buy it.
Meteliksiz olduğunu düşündüm.
- I thought you were broke.
Tom Mary'nin meteliksiz olduğunu söyledi.
- Tom says Mary is broke.
Bu pencere kim tarafından kırıldı?
- By whom was this window broken?
Kayak yaparken bacağını kırdı.
- He broke his leg skiing.
I just lost at the races so I'm flat broke.
- Ich habe gerade beim Pferderennen verloren, deshalb bin ich total pleite.