O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
- He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
O, korku filmlerii izlemekten zevk alır.
- She takes pleasure in seeing horror films.
Okumak, yaşamın büyük keyiflerinden biridir.
- Reading is one of life's great pleasures.
Bu kitaptan büyük bir keyif alacaksınız.
- You will derive great pleasure from this book.
Ben son zamanlarda üretim bölümü müdürü olduğunu öğrenmekten memnuniyet duydum.
- I had the pleasure of learning that you recently became the manager of the production division.
Mary'nin gözleri sevinçle parlıyordu.
- Maria's eyes lightened with pleasure.
İşi eğlenceyle karıştırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to mix business with pleasure.
Yurtdışına eğlence için mi yoksa iş için mi çıktın?
- Did you go abroad for pleasure or on business?
The puppy was a pleasure.
What is your pleasure, coffee or tea?.
Johnny pleasured Jackie orally last night.
at Congress's pleasure: whenever or as long as Congress desires.