Onun tarafından hoş bir şekilde şaşırdım.
- I'm pleasantly surprised by that.
Tom Mary'yi gördüğüne hoş bir şekilde şaşırmıştı.
- Tom was pleasantly surprised to see Mary.
Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.
- It is very pleasant to cross the ocean by ship.
Güzel bir gündü ama parkta çok az kişi vardı.
- It was a pleasant day, but there were few people in the park.
Sesi dinlemek için hoş.
- Her voice is pleasant to listen to.
Hiçbir şey sabah yapılan bir yürüyüş kadar hoş değil.
- Nothing is as pleasant as a walk in the morning.
Platoda yürüyüş yapmak zevklidir.
- It's pleasant to take a walk on the plateau.
Kırsalda gezmeyi zevkli buldum.
- I found it pleasant walking in the country.
Ne keyifli bir yolculuk yaptık!
- What a pleasant journey we had!
Hayatta hiçbir şey keyifli değildir.
- Nothing is pleasant in life.
... although impressive in southeast amongst interior remains pleasantly simple ...