plaything

listen to the pronunciation of plaything
İngilizce - Türkçe
oyuncak
{i} eğlence
{i} oyuncak gibi kullanılan kimse
toy
{i} çocuk oyuncağı

Çocuk oyuncağı nasıl sökeceğini biliyor. - The boy knows how to disassemble the toy.

Çocuk oyuncağı istediği için çığlığı bastı. - The child threw a tantrum because he wanted the toy.

toy
oyuncak

Oyuncak dükkânı kapandı. - The toy store is closed.

O fabrika oyuncaklar yapar. - That factory makes toys.

toy
{f} with
toy
{f} önemsememek
toy
oyuncak gibi ufak şey
toy
küçük

O, bana küçük bir oyuncak aldı. - She got me a tiny toy.

Erkek kardeşim bana küçük bir oyuncak satın aldı. - My brother bought me a small toy.

toy
ufak
toy
eğlenmek
toy
{f} -i yarı ciddi bir şekilde düşünmek
toy
(sıfat) oyuncak
toy
{i} önemsiz şey
toy
{f} ile oynamak, -i elinde evirip çevirmek
toy
toy shop oyuncakçı dükkânı
toy
{f} oynamak

Oyuncaklarıyla oynamak istemiyor. - She doesn't want to play with her toys.

toy
oyna

Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar. - Bill often plays with toys by himself.

Çocuklar oyuncakları ile oynarlar. - Children play with toys.

İngilizce - İngilizce
A thing or person intended for playing with

The next day Charles had the child brought back. She asked for her mamma. They told her she was away; that she would bring her back some playthings.

{n} a thing to play with, toy, trifle
A plaything is a toy or other object that a child plays with. an untidy garden scattered with children's playthings
{i} toy, item to be played with
an artifact designed to be played with
a thing or person intended for playing with, and therefore not to be considered seriously
A thing to play with; a toy; anything that serves to amuse
{i} toy
playthings
plural of plaything
plaything